Van’da yaşanan kuraklık yaban hayatı olumsuz yönde etkiliyor. Yağışsız geçen kış mevsimi sulak alanlarda yaşayan yaban hayvanlarının yaşamlarını tehdit ediyor.
Son yılarda yaşanan kuraklık ve yağışların azalmasıyla Van Gölü suyu çekildiği görülmektedir. Kuraklıkla birlikte dereler nehirlerde suyun azalması, bilinçsizce başka taraflara nakledilmesi, sondaj vurulması ve tarımda vahşi sulamanın etkisiyle sulak alanların kuruması tehlikesi baş göstermektedir. Bu tehlike kuşları ve diğer yaban hayatı da olumsuz yönde etkilemektedir.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Yaban Hayvanları Koruma Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Prof. Dr. Lokman Aslan, yaban canlıların yaşadığı sulak alanların kuraklıktan etkilenmesinin yaban hayatı olumsuz yönden etkileneceğine dikkat çekti.
Van Gölü havzasının birçok yaban hayvanlara ev sahipliği yaptığını ifade eden Aslan, Erçek kuş alanı gibi Van Gölü çevresinde birçok sulak alanların mevcut olduğunu ve bu sulak alanlarda 300’e yakın kuş türünün yaşadığına dikkat çekti.
“SULAK ALANLARI KORUMAK ZORUNDAYIZ”
Van Gölü havzasının Türkiye’deki sulak alanların beşte birinin barındırması münasebetiyle, sulak alan yönünden en zengin bölgelerden biri olduğunu belirten Aslan, Van Gölü havzasının sulak alan yönünden zengin olması, yaban hayvan çeşitliliği ve türleri bakımından zengin olmasına neden olmuştur. Yalnız son yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle, yağışların azalması ya da bu sulak alanların insanlar tarafından kullanılması ve kurumasına bağlı olarak sulak alanlarda bir azalma görülmektedir. Ama bu azalma tehlikeli düzeyde değildir. Yalnız biz bu sulak alanlarımızı korumazsak, sonradan bu sulak alanları tekrar getirme imkânımız olmaz. Örnek olarak verecek olursak, burada kampüse 5 kilometre uzakta, şehre 5 kilometre uzakta olan Karasu Sazlığı zamanında korunmadığı için, şimdi Karasu sazlığını tekrar sazlık haline getirmek ve sulak haline getirmek mümkün değil artık” dedi.
“SULAK ALANLAR TABİATIN RAHİMLERİDİR”
Sulak alanların tabiatın rahimleri olduğuna dikkat çeken Aslan, şunları söyledi:
“Canlılığın olduğu ve aynı zamanda biyolojik arıtma tesisleridir. Yani hem suları arıtırlar, hem de iklime, coğrafyaya, etraflarına hayat verirler. İnsanlar son yarım asırda, bütün sulak çevresindeki alanlarda avladığı balıklarla ekonomi kazanç sağlarken, çatı olarak evlerine çimlerini, ahırlarına atık olarak bu sazlıkları kullandılar. Buralar aynı zamanda bereket yerleridir. Ama günümüzde teknolojinin ve tarımın ilerlemesine bağlı olarak göletlerde, derelerdeki suların başka amaçla, başka yerlere yönlendirilmesi, sulak alanlara drenaj kanallarla başka yerlere suların götürülmesi, sulak alanların yok olmasına neden oldu. Van’da örnek görmek isteyen olursa Karasu’ya bakabilir. Karasu’nın 10-20 yıl öncesi ile bu günkü durumuna baktığımız zaman nasıl yok ettiğimizi, nasıl öldürdüğümüzü, nasıl bir değeri kaybettiğimizi görebiliriz. Van’da balık bendi dendiği zaman Zeve Şehitliği’nin ön tarafı akla gelirdi. Zeve Şehitliği’nin hemen ön tarafında balıklar hopluyordu. Şimdi orası kurak bir alan oldu ve erozyonla beraber köylülerin yeşil, yonca yetiştirme alanı oldu. Ancak yarın dereden su gelmediği zaman, yeraltı suyu da bitmeye yaklaştığı zaman buralar çöl olacak. Vakit geçirmeden, canlıların yaşam alanı olan, tabiatın rahmi olan buraya türü tükenmekte olan hayvanlar gelerek, biyolojik dengede eko turizm dediğimiz turizmde ve yarına hayat veren sulak alanlar ne kadar fayda olursa bu hazinelerimizi gelecek nesillere aktarmak o kadar faydalı olacak. Leyleklerden bahsedemez duruma geldiğimiz günde çizgi filmlerde leyleklerden bahsedeceğiz. Allı turnalara selam göndereceğimiz zaman, allı turnaları yine anılarda anacağız. Kışın gelen kazlarımızı, kenardaki tilkiler, kurtları ekoloji dengede bir yeri mahvettiğin zaman sadece bir tür mahvolmuyor burada veya yok olmuyor. Bir türü yok ettiğin zaman besin zincirinde ekolojik denge tamamen bozuluyor. Van Gölü havzasında bize değer olarak aktarılan bu sulak alanlarımızı elimizden geldiği kadar, seferberlik emri gibi korumamız gerekiyor. Koruduğumuz zaman hem bu bize kazanç olarak hem de güzellik olarak geri dönecektir.”