Van’da “Filistin’e Destek Yürüyüşü” yapıldı

Van’da, Filistin’e Destek Platformu tarafından düzenlenen “Soykırıma İsyan, Filistin’e Destek Yürüyüşü”ne binlerce kişi katıldı.

Van’da “Filistin’e Destek Yürüyüşü” yapıldı
VAN
Yayınlama: 06.10.2024
A+
A-

Beşyol Meydanı’nda bir araya gelen binlerce kişi, ellerindeki Filistin bayraklarıyla slogan atarak Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Kent Meydanı’na kadar yürüdü. Burada Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından kalabalık adına bir konuşma yapan Van Filistin’e Destek Platformu Dönem Sözcüsü Mehmet Garip Cesur, bugün dünyada eşine az rastlanır bir ittifakla toprakları gasp, halkı yok edilen Filistinli kardeşlerine destek olmak, yaşanan soykırıma isyan etmek üzere bir araya geldiklerini söyledi.

“İsrail, İslam dünyasının kalbine saplanmış gayrimeşru bir işgal yönetimidir”

Mehmet Garip Cesur, “Bu soylu eylem ve yapılan insanlık yoklamasında ‘ben de varım’ diyerek kardeşlerine, insanlığa ve tarihe karşı sorumluluğunu yerine getiren her birinize duyarlılığınızdan dolayı teşekkür ediyoruz. Bugün, soykırımcı İsrail rejimini yaptıklarını anlamak için sapkın bir anlayışın ürünü olan Siyonist ideolojinin tarihini bilmek gerekir. 1897 yılında temeli atılan Siyonist işgal devletinin uzun vadeli hedefi Arz-ı Mevud olarak ifade edilen tüm coğrafyayı işgal etmektir. 1917 Balfur Deklarasyonu ile resmen başlayan işgal ve katliam, 1948 yılında kurulan Siyonist terör rejimi ile sistematik bir hale dönüşmüştür. Yahudiler, İsrail’in kuruluş sürecinde Filistin topraklarının yüzde 5,6’sına sahipken, BM tarafından 1948 yılında Filistin topraklarının yüzde 56’sı gasp edilerek Siyonist çeteye verilmiştir. Bugün İsrail, İslam dünyasının kalbine saplanmış gayrimeşru bir işgal yönetimidir” dedi.

“BM Güvenlik Konseyi İsrail terör örgütünün dokunulmazlığını tescilleyen bir rol üstlenmiştir”

“Siyonist apartheid (epatayd) ırkçı rejim adeta mutlak kötülüğün merkezi olarak insanlığın başına gelmiş en büyük felaketlerden birisidir” diyen Mehmet Garip Cesur, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Yüz yıldır belirli aralıklarla devam eden vahşi katliam ve işgal eylemleri nedeniyle sabıkası soykırımlarla dolu olan İsrail, özellikle bir yıldan beri Filistin’de soykırım suçunu en vahşi şekilde işlemektedir. 365 gündür kesintisiz devam eden saldırılar sonucu on binlerce çocuk, kadın, yaşlı, hasta, engelli ve yüzlerce gazeteci, sağlık çalışanı, insani yardım çalışanı katledildi. İsrail’in terörü karşısında BM ve AB gibi uluslararası örgütler engelleyici bir rol üstlenmedikleri gibi İsrail’i koruyup kollamaktadırlar. AB’ye üye ülkeler İsrail’e silah ve para desteğinde bulunurken; BM Güvenlik Konseyi İsrail terör örgütünün dokunulmazlığını tescilleyen bir rol üstlenmiştir. Uluslararası ilişkilerde ‘İsrail istisnacılığı’ olarak tanımlanan bu tavır, uluslararası mekanizmaları, hukuku, insan hakları sözleşmelerini işlevsizleştirmiş, uluslararası sistemin ana aktörü olan emperyalist batı ülkeleri bu Siyonist soykırımın ortağı olmuşlardır. Öte yandan katil İsrail’i en çok cesaretlendiren durum ise İslam ülkelerinin bu vahşete karşı birlik içinde caydırıcı bir tepki göstermemeleridir. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülke yöneticileri, halklarının beklentilerine uygun önemli bir adım atmamış, sessiz ve seyirci kalarak bu vahşetin büyümesinde pay sahibi olmuşlardır.”

“Siyonist rejimin bu azgın tutumu bölge halkları için açık bir tehdittir”

İsrail sorununun dünyanın kayıtsız kalamayacağı insani ve vicdani bir sorun olduğunu söyleyen Cesur, “Siyonizme karşı tüm insanlık bir ve beraber olmalıdır. Yüz yıldır yaşananlar göstermiştir ki İsrail uluslararası hukuk mekanizmalarında yargılanıp ceza almadığı ve yalnızlaştırılmadığı sürece sorun gerçek anlamda çözülmeyecektir. 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu; toprakları işgal edilmiş, soykırıma maruz kalırken yalnız bırakılmış Filistin halkının insani çırpınışını temsil etmektedir. Şehit Ahmet Yasin’in şahsında ‘Dirensek de öldürüyorlar, direnmesek de; biz direnmeyi seçtik’ diyen Filistin halkının meşru temsilcisi Hamas; işgal, soykırım ve katliamlara karşı direnişe öncülük etmektedir. Arz-ı mevud safsatasıyla saldırgan tutumunu Gazze, Batı Şeria ve tüm Filistin’den sonra Lübnan’a da taşımıştır. Son iki haftada Lübnan’da 2 binden fazla insan katletti. Siyonist rejimin bu azgın tutumu bölge halkları için açık bir tehdittir. Kıbrıs’a ve Türkiye’ye doğru sıçrayacağı açık olan bu cüretkâr tehdidin tüm dünyayı kaosa sürükleyebileceği görülmelidir. ABD ve Avrupa merkezli emperyalist güçler, zalim İsrail’in yanında yer alarak her türlü teknolojik imkanlarını sunarken, 57 İslam ülkesi bu konuda maalesef tam bir hayal kırıklığı yaşatmıştır. Filistin yalnızlığa terk edilmiş, yetmezmiş gibi bir de Lübnan işgal edilmiştir” ifadelerini kullandı.

“TBMM Genel Kurulunda görüşülmeyi bekleyen kanun teklifi ivedilikle gündeme alınarak oy birliği ile kabul edilmelidir”

İslam İşbirliği Teşkilatının adının hakkını verecek bir uyanışla somut ve caydırıcı tedbirleri hayata geçirmek zorunda olduğunu da dile getiren Mehmet Garip Cesur, “Sadece petrol konusunda alacakları bir karar ile bu zulüm sonlandırılabilir. İslam İşbirliği Teşkilatı adının hakkını vermelidir. Filistin’e abluka uygulayan Ürdün ve Mısır gibi ülkeler ablukayı daha fazla geciktirmeden derhal kaldırmalı, bütün İslam ülkeleri İsrail ile ticari ilişkilerini kesmelidir. Türkiye’de, bu zulüm ve tehdit karşısında tereddütlü davranan siyaset ve bürokrasinin tüm aktörleri, millî ve insani hassasiyetleriyle tanınan milletimizin beklentilerini karşılayacak somut politikalar izlenmelidir. İsrail’in devlet değil terör örgütü olduğu gerçeğinden hareketle, Siyonist çeteyi devlet olarak tanıma kararı iptal edilmelidir. Başta çifte vatandaş statüsünde İsrail ile bağlantısı olan kişiler olmak üzere, bu soykırımcı terör çetesiyle en ufak iltisaklı olan yerli ve yabancı aktörler, milli güvenliği tehdit eden unsurlar olarak tanımlanmalı ve etkisiz kılınmalıdır. Bu bağlamda TBMM Genel Kurulunda görüşülmeyi bekleyen kanun teklifi ivedilikle gündeme alınarak oy birliği ile kabul edilmelidir” diye konuştu.

“Soykırıma enerji desteği kesilmelidir”

Bu çeteye destek veren ABD ve Batı bloğuna hizmet sunan başta Kürecik olmak üzere tüm askerî üslerin kapatılmasını da isteyen Cesur, “Bakü-Ceyhan boru hattı üzerinden soykırıma enerji desteği kesilmelidir. Sanatçısından akademisyenine, gazetecisinden iş adamına, gencinden yaşlısına kadar her vicdan sahibi vatansever kardeşimiz, topyekûn bir mücadele şuuruyla kenetlenerek ortak cephe oluşturmalı; İsrail ve yardakçılarına karşı katı bir boykot ve direniş sürdürmek üzere teşkilatlanmalıdır. Katillere göz kırpan, mesaj ve moral veren kaypak yaklaşımlar sergileyenlere karşı ortak tepki gösterilmelidir. İsrail bir talan ve ifsad rejimidir. Bu rejim üzerinden elde edilen her türlü gelir çocuk kanları ile bezenmiştir. Müslüman halklar kanla bezenmiş bir ticaretin karnı ateş dolduracağını bilir. İktidar ve muhalefetiyle belediyeler dâhil tüm kamu kurum ve kuruluşlarında Siyonizm’e destek veren ürünlere karşı boykot uygulanmalıdır. İsrail’e yönelik yaptırım kararını delen iş adamları soykırıma destek olma suçundan yargılanmalı, bu yönde caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. Üniversiteler Arası Kurul ve Yükseköğretim Kurulu tarafından akademik çalışmalarda index değeri arttırılarak muteber hale getirilen; bilimsel, akademik ve entelektüel müktesebatımızı bedelsiz bir şekilde Siyonist yapıların hizmetine sunan anlayıştan vazgeçilmeli; küresel Siyonist akademik işgalin sona erdirilmesi için derhal harekete geçirilmelidir. Her geçen gün stratejik önemi artan dijital sektörler başta olmak üzere gıda, tıp, teknoloji ve savunma sektörlerinden başlanarak, her alanda Siyonist terör tehdidine karşı yerli ve millî adımlar atılmalıdır. Kültür, sanat ve sporun barış içinde bir dünyada anlamlı olabileceği gerçeğinden hareketle; sahneden, kürsüden, tribünden yükselen ‘soykırıma isyan’ çağrısına herkes destek vermelidir. Özellikle kültür sanat camiası bir avuç Siyonist uşağının oluşturduğu mahalle baskısından kurtularak vicdanların sesine kulak verilmelidir” şeklinde konuştu.

“Siyonist düzen ve onun işbirlikçilerine karşı direnişimize devam edeceğiz”

“Nuh tufanından Aksa tufanına insanlık tarihi iyilerle kötülerin mücadelesinden ibarettir” diyen Mehmet Garip Cesur, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Bizler tüm insanlığın can, mal, akıl, nesil ve inanç emniyetlerinin sağlandığı adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyor ve bu uğurda mücadele ediyoruz. Bugün bu inancımızın ve duruşumuzun gereğini yaparak bir araya geldik, adımlarımızı yeryüzünü cehenneme çeviren kötülerin ittifakına karşı isyan etmek için attık. Bu kararlı tutumumuzu, Siyonist İsrail yaptıkların bedelini ödeyinceye kadar devam ettireceğiz. İnsanlığa karşı sorumluluğumuzun gereğini yapacak, mazlumların sesi, çığlığı olacak; Siyonist düzen ve onun işbirlikçilerine karşı direnişimize devam edeceğiz. Nuh tufanından Aksa tufanına tüm inanan ve direnen erlere selam olsun. Bu uğurda bedel ödeyen tün yiğitlerin şehadeti kutlu olsun. Kahrolsun küresel emperyalizm. Yaşasın zulme karşı direnişimiz.”

Konuşmanın ardından yapılan duayla program son buldu.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.