Rumeli’de sıradışı bir casusluk hikayesi “Kurt Gölgesi”

Uzun yıllar kitap dünyasına editör olarak büyük katkılar sunan Hamdi Akyol’un “Kurt Gölgesi” romanı raflardaki yerini aldı.

Rumeli’de sıradışı bir casusluk hikayesi “Kurt Gölgesi”
Yayınlama: 13.02.2023
A+
A-

Hamdi Akyol, yayın dünyasının tanınmış editörlerinden. 30 yıllık meslek hayatı boyunca yüzlerce kitabı kültür dünyamıza kazandırmış bir isim. “Terzi kendi söküğünü dikemezmiş” sözünü tekzip edercesine bu sefer kendi yazdığı bir eserle okurun karşısına çıktı. ‘Kurt Gölgesi’ iki ay kadar önce raflardaki yerini aldı. Eser, yazarı kadar ilginç özellikler taşıyor.

Kitapseverler sizi yıllarca yayına hazırladığınız eserlerden, Türkçe kullanımına dair sosyal medyada ısrarlı yaklaşımlarınızdan, doğru tercümenin nasıl olduğuna dair takipçilerinizle yaptığınız etkileşimlerden tanıyordu. Birden karşımıza bir romanla çıktınız, herkes gibi biz de şaşırdık. Üstelik bir casusluk romanı. Nedir bu kitabın hikâyesi?

Bunu birçok farklı mecrada bana sordular. Edebiyat çok da ilgili olduğum bir alan değilken, daha ziyade inceleme-araştırma eserleri alanında at koşturuyorken, bu roman nasıl oldu da çıktı diye. Aslında haklı bir soru. Bir sene önce biri bana roman yazacağımı söylese, ben de şaşırırdım.

SER VERİP SIR VERMEMİŞ

Romanın bir hikâyesi, bir ilham kaynağı var. Yıllar önce bir vesile ile tanıştığım, Bulgaristan Türklerinden biri. Soğuk Savaş döneminde Türkiye adına casusluk yaptığı iddiasıyla yakalanıyor, sorgulanıyor, işin ilginç yanı aleyhinde hiçbir delil olmadığı halde 15 seneye yakın hükümsüz olarak hapiste tutuluyor. 1989 yılında, komünizmin son demlerinde yaşanan zorunlu göç esnasında da ülkemize sınırdışı ediliyor. Kendi ailemden gelenler de vardı o dönemde. Bu kargaşa günlerinde, onu ve yaşadıklarını nisbeten bilen bir yakınım vasıtasıyla kendisiyle tanışmıştım. Çok ketum, ağzından laf alınmasının mümkün olmadığı bir insan. Nitekim yakalandığında envai çeşit işkenceye maruz kalmasına rağmen ser verip sır vermemiş. Hayatının Türkiye safhasına dair başka bildiklerim de var ama bunları söylersem, henüz yayınlanmamış olan diğer romanımdan ağır “spoiler” vermiş olurum. Şimdilik bu kadarını söylemiş olayım.

Bu kahramanın yaptıkları ve yaşadıklarına dair kısıtlı bilgileri aktardığım kimi yazar dostlarım, hikâyeyi beğenmekle birlikte bunu romanlaştırma konusunda çok da istekli davranmadılar. Onların isteksizliğinin üzerine, değerli büyüğüm, usta romancı İskender Pala’nın öneri ve teşvikiyle, kaleme almak bana düştü.

SADECE BİR CASUSLUK HİKAYESİ DEĞİL

Kitabı okuduğumda beni en çok etkileyen yönlerinden biri de, tam olarak bir “casusluk romanı” diyemeyeceğimiz detaylar içermesi. Kitapta dost karakterler var, düşman karakterler var, bunların bulundukları noktaya nasıl geldiklerini anlatan yan hikâyeler var, bu hikâyelerde sürpriz ortaklıklar, benzerlikler var. Okur bazen birden 1870 yılına, Vidin’in bir Bulgar köyüne gidiyor, bazen 93 Harbi’nde Anadolu coğrafyasına sığınan Müslüman bir Pomak’ın acıklı hayatına, bazen Yıldız Suikasti’ne… Tarihi roman da diyebilir miyiz Kurt Gölgesi için?

Kesinlikle diyebiliriz. Bunun sıkıntısını çok çekiyorum aslında. Casusluk romanı mı diye soruyorlar, evet desem bir türlü, demesem başka türlü. Bu kitapta sadece bir casusluk hikâyesi yok. Balkanlar’ın elimizden kayıp gidişinin farklı gözlerden hikâyesi var. Aslında roman Rumeli’nin elimizden çıkışını ve sonrasında yaşananları “casusluk” omurgasında anlatıyor.

BENİM HAYAL DÜNYAMIN MAHSULÜ

O zaman okurlar bu kitapta bir Türk casusunun yaşadıklarını ilk kez bir romanda okuyacaklar, doğru mu anlamışım?

Aslında tam olarak öyle değil. Benim romanımın ana kahramanı olan Rüstem, az önce size bahsettiğim kahramandan ilhamla oluşturduğum bir karakter. Bizim “esas” kahramanımız (kitabın başında kendisine ithafım var, ancak mahremiyetine saygı gereği sadece isminin baş harflerini yazdım), yaşadıklarını anlatma, bunlarla böbürlenme ve etrafına caka satma gibisinden davranışlardan çok uzak biriydi. Fazlasıyla tevazu sahibi, yolda görseniz gariban bir seyyar satıcı zannedersiniz. Nitekim öyle bir hayat sürdü Türkiye’de. Benim romandaki kahramanım, onun yaşadıklarının ana omurgasını kullanıyor. Diğer bütün detaylar, benim hayal dünyamın mahsulü.

SERİNİN İKİNCİ KİTABI YOLDA

Kitap, “Birinci Kitabın Sonu” notuyla bitiyor. Yani devamı var, öyle mi?

Başta tek kitap olarak tasarlamıştım ama yazdıkça zenginleşen metin sebebiyle üç kitaplık bir seriye dönüştürme kararı verdim. Kurt Gölgesi birinciydi. İkincisi Gün Yıldızı adını taşıyor ve bu yılın sonlarında veya önümüzdeki yılın başlarında çıkacak. Üçüncü kitabın çıkış tarihini ise biraz da okurun talebi ve ilgisi belirleyecek.

Kaynak : İHA

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.