Türkiye’nin net sıfır emisyon için ilk hedefinin 2035 yılı olduğunu ve yenilenebilir yatırımların ileriye dönük devam edeceğini belirten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Danışmanı Dr. Abdullah Buğrahan Karaveli, “Türkiye’nin her yıl 7-8 GW kurulu güce sahip güneş enerji santralini devreye alması gerek. Bu şekilde net sıfır emisyonun hedeflenen yere gidebilecek ve bunların olabilmesi için yerli üretimlerin artırılması gerekiyor” dedi.
Türkiye’de yenilebilir enerji yatırımları artırılacak. 2035 yılına kadar her yıl 8 GW kurulu güce sahip güneş enerji santralini devreye alınarak net sıfır emisyon hedefine ulaşılması planlanıyor. Türkiye’nin ayrıştırıcı noktası talep artışı olduğunu belirten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Danışmanı Dr. Abdullah Buğrahan Karaveli, “Türkiye son 20 yılda birincil enerjide yüzde 3.9 elektrikte yüzde 4.7 talep arttırdı. Aynı dönemde doğal gaz talebi 3 katına çıktı. Projeksiyonlarımızda önümüzdeki 12 yılda elektrikte 3.7 birincil enerjide yüzde 2 artışın devam edeceği ön görülüyor. Bu enerji talep artışı 2020 pandemi içi 2021 pandemi sonrası bizi diğer ülkelerden ayırdı. Bu şekilde talep atışı hızla devam etti. Bizim en büyük dertlerimizden birisi talep artışı. Talep artışı bizi birincil enerjide dışa bağımlı hale getiriyor. Hidrokarbon kaynaklarımız bize yeterli gelmiyor. Yüzde 71 birincil kaynaklarda bunun yanı sıra doğal gazda ve petrolde çok daha yukarıya gidiyor. 2022 yılında 39 milyon ton kömür 50.6 milyon ton petrol ve petrol türevi 55 milyar metreküp doğal gaz ithal eden 96.5 milyar dolar fatura ödeyen bir ülke haline getirdi. Bu yüzden bizim ikinci yönlendiricimiz dışa bağımlılık. 3’üncü temel yönlendiricimiz ise net sıfır emisyon hesabı. 564 milyon tonluk bir sera gazı emisyonu olan ekonomimiz ve günlük yaşamımız var. Bunu biz net sıfıra indirmek zorundayız” dedi.
“İlk hedef önümüzdeki 30 yıl”
Önümüzdeki 30 yılda net sıfır emisyon için yapılması gerekenlerden bahseden Bakan Danışmanı Karaveli, “Enerji verimliliği kendisi yapılabilir bir uygulama. Eylem planının geri ödeme noktası 4 yılın altında. Enerji verimliliği minimize edilmiş asgari seviyeye indirilmiş optimize edilmiş talebin şekillendirilmesi Türkiye’de önümüzdeki 30 yılda birincil olarak Güneş ve rüzgarın maksimizasyonuyla üretilecek. Gelişmiş şebeke ağı ne kadar izin verirse güneş rüzgar maksimize olacak. Böylelikle yenilenebilir yatırımların yüksek olduğu bir dönem ileriye giderek devam edecek. Bunu biz 2035’e kadar her yıl 3.5 GW Güneş, 1.5 GW rüzgar olarak görüyoruz. Bunu Atatürk ve Keban barajı ile karşılaştırdığımızda her yıl 2 Atatürk 1 Keban barajını devreye almak gibi bir duruma karşılık geliyor. Her geçen yıl daha da büyüyerek Türkiye’nin her yıl 7-8 GW güneşi devreye alması gerekiyor ki net sıfır emisyon hedeflenen yere gidebilsin” şeklinde konuştu.
“Türkiye enerji üretmek için elektrifikasyon da gelişmesi lazım”
Türkiye’nin 2035 sonrası 20 bin gigawat nükleer kurulu güce sahip olacağını belirten Karaveli “2053’e geldiğimizde nihai enerjinin yüzde 55’i elektriğe gidecek. Bu yüzde elektrifikasyon çok ciddi bir elektrik talebi doğuracak. 326 terawatt saat önce 2035’te 500’e sonra 1400’lere gidecek. Burada bizim karbonsuz olan teknolojilere ihtiyacımız var. Bu yüzden de önümüzdeki 30 yıllık dönemde 3’üncü bileşenimiz nükleer olacak. Burada Akkuyu ile beraber ikinci üçüncü geleneksel santral ve üzerine de küçük modüler reaktörler devreye girmiş olacak. 2035’e kadar 7.2 GW sonrasında 20 bin GW üzerinde nükleer kurulu güce sahip olunması planlanıyor” ifadelerini kullandı.
“Karadeniz Gazı ve Gabar petrolleri bizim için önemli”
Yerli çıkarılan kaynakların önemine vurgu yapan Karaveli, “Doğalgazda Karadeniz gazı tam üretime geçtiğinde talebin yüzde 25’ini karşılayacak. Gabar petrollerinde 2024 yılının sonuna kadar günlük 100 bin varil çıkarılması planlanıyor. Bu şekilde 2024 yılı sonunda yüzde 20’sini yerli kaynaklarımızla yapabiliyor olacağız. Elektrikli araç dönüşümü petrole başka bir seviye açacak. Petrolü katma değerli kılıyor. Biz petrol kaynağını alıp ilkel bir şekilde rafine edip sonra yakmayacağız. Bütün elektronik aletlerde ve günlük hayattaki bütün yaşamımızda daha katma değerli kullanıyor olacağız. Bu yüzde toplamda petrolün talebini çok hızlı azalacağına inanmıyorum. Türkiye’nin de bu nedenle talebin artacağını görüyor ve karşılamak için yerli kaynakları zorluyor” dedi.
Furkan Serttaş
Kaynak : İHA