Grip ve soğuk algınlığı hastalıkları çocuklarda yaygın şekilde rastlanıyor. Bu rahatsızlıkların en çok yaygınlık kazandığı yer ise okullar. Nitekim bazı okulların zorunlu maske kullanımına geçtiği biliniyor. Üstelik bu konu Bakan Özer’in gündemine kadar girdi. Uzmanlar, çocukların salgın riskiyle karşı karşıya kaldığı bu dönemi Haber7’ye değerlendirdi.
Haber 7 – ÖZEL
Havaların soğumasıyla birlikte grip ve soğuk algınlığı gibi bulaşıcı üst solunum yolu rahatsızlıklarında artış meydana geldi.
Çocuklar arasında hızla yayılan influenza ve rinovirüsler, bir nevi okulları merkez ediniyor ve yeni bir salgın zincirine neden oluyor.
Bu sebeple bazı okullarda maske kullanımı önerilirken bazılarında havalandırma, temizlik ve hijyen üçlüsü sıkı sıkıya uygulanıyor.
Eskiye kıyasla daha bulaşıcı olan influenza ve soğuk algınlığı vakalarını Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer de gündemine taşıdı.
Bakan Özer, grip vakalarına yönelik Sağlık Bakanlığı ile koordine halinde olduklarını; eğitim-öğretim dönemini kısıtlamaya gitmeden tamamlamak istediklerini, Covid-19 salgını devam ediyormuş gibi temizlik ve hijyene riayet edildiğini aktardı.
Peki okullarda etkisini gösteren grip salgınına karşı maske kullanımı söz konusu olabilir mi?
Yalova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Vefik Arıca, Şefkat Okulları Genel Müdürü Adem Doğan ve Eğitimci Yazar Mine İzgi, bu noktadaki görüşlerini Haber7 ile paylaştı. İşte, uzmanlardan ebeveynlere ve eğitimcilere tavsiyeler!
PROF. DR. ARICA: ‘ARTIŞ VAR’
Yalova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Vefik Arıca, grip vakalarında yaşanan artışı şu sözlerle anlattı:
“Yaklaşık bir aydır özellikle gribal enfeksiyon ve soğuk algınlığında, yani influenza ve rinovirüslerde bir artış var. Yani süper enfeksiyona yakalanmaya başladı çocuklar. Grip daha geçmeden soğuk algınlığı başlayabiliyor. Bu nedenle eğitim sisteminde aksamalar yaşanabiliyor.”
‘AİLELER BAZEN ÇOCUKLARI HASTA OLSA BİLE OKULA YOLLAYABİLİYOR’
Profesör Doktor Arıca, ailelerin ve ebeveynlerin bu süreçte kritik rol üstlendiklerini belirterek şu tavsiyelerde bulundu:
“Bizim ailelere ve öğretmenlere önerilerimiz, eğer bir çocuk gribal enfeksiyona yakalanmışsa en az 5 gün okula gönderilmemesi şeklinde. Aileler bazen çocukları hasta bile olsa okula yollayabiliyor. Bu olmadığı takdirde zincir kırılabilir. Yoksa diğer türlü bulaş çok artıyor. İkincisi hijyene dikkat etmeleri gerekiyor. Yakınlarında hasta varsa uzak durmalılar, maske-mesafeye uymalılar, öğretmenler aralarda havalandırma yapmalı… Havalandırma çok önemli. Bunlara dikkat edersek bu zincir kırılabilir.”
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZ GRİBAL ENFEKSİYONU UNUTTU
Covid-19 döneminin bir getirisi olarak bağışıklık sistemlerimizin influenza ve soğuk algınlığı gibi hastalıkları unuttuğunu anlatan Arıca, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle çocuklarda ve yetişkinlerde soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlar bu dönemde daha ağır geçebilir. Bunun en önemli nedeni de son iki yılı pandemide geçirdik. Özellikle maskeleri çok iyi kullandık. Son iki yıldır neredeyse gribal enfeksiyon yok gibiydi. Okullar da kapalıydı. Hal böyle olunca yetişkinlerin ve çocukların bağışıklık sistemleri bazı virüsleri unuttu. Bu sebeple hastalıklar biraz daha ağır geçebilir. Hastalığı ağır geçirenlerin ilerleyen dönemde bir hekime başvurmalarını tavsiye ederim.”
ÖNCE EBEVEYN SONRA ÇOCUK
Hastalığı en güçlü şekilde karşılamak için bağışıklık sistemimizin kodlarını anlatan Profesör Doktor Vefik Arıca, uyku-beslenme ve egzersiz üçlüsünün üzerinde durdu:
“Bir çocuğa bakabilmeniz için önce kendi sağlığınızın iyi olması lazım. Ebeveynler düzenli uyku-düzenli beslenme ve düzenli egzersiz üçlüsüne riayet etsin. Bunları yaptılar mı zaten bağışıklık sistemleri de güçlenecektir. Peki çocuğu nasıl koruyacağız? Çocuk düzenli uyuyacak. Özellikle saat 22’den sonraya kalmaması gerekiyor. En az 8 saat uyuması gerekiyor. Üstelik karanlık bir odada uyumaları lazım çünkü biz biliyoruz ki ışığın olduğu yerde vücuttaki melatonin hormonu az salgılanıyor. Az salgılandı mı iyi uyuyamıyoruz.”
MASKE VE MERKEZİ KISITLAMA
Vefik Arıca, maske ve merkezi kısıtlama ihtimaline yönelik görüşlerini şöyle aktardı:
“Şu an merkezi bir kısıtlamaya gerek yok. En azından kendi ülkemiz için konuşuyorum. Biz kendi kısıtlamamızı kendimiz yaparsak, herhangi bir enfeksiyon durumunda çocuğu okula en az 5 gün göndermezsek süreci en iyi şekilde atlatabiliriz. Okula gelirsek, okulun havalandırması iyiyse; sınıfın metrekaresi büyükse, zinciri de kırmış olacağız.”
EĞİTİMCİ ADEM DOĞAN: ‘TEDBİRLERE ALIŞTIK’
Özel Öğretim Kurumları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Şefkat Okulları Genel Müdürü Adem Doğan, Haber7’ye verdiği demeçte grip salgını sürecini iyi bir şekilde yönettiklerini anlattı:
‘Arkadaşlarımızla değerlendirme yapıyoruz. Covid öncesindeki grip vakaları kadar bile vaka yok. Çünkü neden? Tedbirlere alıştık. Öğrencilerimiz de hijyen tedbirlerine alıştı. Bir sınıfı kapatacak kadar vakamız yok elhamdülillah. Koca okulda en fazla rapor alan öğrenci sayısı 5’i geçmiyor.’
UZAKTAN EĞİTİMLE GEÇEN İKİ YIL
Eğitimci Doğan, durumun maske takacak boyuta gelmediğini; hala uzaktan eğitimle geçen iki yılı telafi ettiklerini şöyle anlattı:
“Durumun maske takacak boyuta geleceğini düşünmüyorum. Bunu da değerlendiriyoruz. Toplantılarımızın birinci gündem maddesi de bu. Yeniden uzaktan eğitime dönülür mü veya maske takılır mı ihtimallerini değerlendiriyoruz. Hala daha uzaktan eğitimin telafisiyle uğraştığımız bir dönem içerisindeyiz. Tekrar maskeli günlere döneceğimizi ben düşünmüyorum.”
GRİBE KARŞI OKUL-VELİ İŞBİRLİĞİ
Velilerle sürekli olarak irtibat halinde kaldıklarını belirten Adem Doğan, tıpkı Profesör Doktor Vefik Arıca gibi hastalık durumunda okula gelinmemesini öneriyor:
“En ufak belirti gösteren öğrencilerimizin okullara gönderilmemesi konusunda velilerimize sıkça uyarılarımız var. Velilerimiz de sağ olsun bu uyarılarımıza uyuyor. Yani çocuğunda bir belirti olanlar okula göndermiyor. Biz de hastalığa yakalanan öğretmenlerimize rapor veriyoruz. ‘Bunu grip deyip geçiştirmeyin’ diyoruz. Bu da yayılmayı engelliyor tabii.”
MİNE İZGİ: ‘ŞU DÖNEMDE BİRAZ TEHLİKELİ OLABİLİR’
Eğitimci Yazar Mine İzgi, konuya ilişkin olarak Haber7’ye yaptığı açıklamada grip salgınına karşı ebeveynlere büyük rol düştüğünü şu sözlerle özetledi:
“Son yıllarda yaşanan hastalık ve salgın süreci hız kesmeden devam ederken, okul gibi kapalı alanlarda “doğal aşılanma” dediğimiz kişiden kişiye bulaşması çok daha kolay olmaktadır. Ama normal bir seyir takip ettiğinde bu “doğal aşılanma” etkisiyle çocuğun bağışıklığını kuvvetlendirirken, şu dönemde biraz tehlikeli olabilir. Onun için anne babaların bununla ilgili olarak daha dikkatli olmalıdırlar. Çocuklarını daha yakın takibe almaları, ateşlenme, bitmeyen öksürük, uzun süren burun akıntısı gibi belirtilerde mutlaka doktora gitmeleridirler. Ama öncesinde hepimizin de bildiği koruyucu hekimlik tedbirlerinden temizlik ve gıdaya dikkat etmek önemlidir.”
GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIĞIN İPUÇLARI: UYKU VE BESLENME
Düzgün beslenme ve düzenli uykunun güçlü bir bağışıklık sistemi üzerindeki hayati etkisine değinen Mine İzgi, anlatımını şöyle sürdürdü:
“Günlük olarak çocuğun aynı saatte uyuyup uyanması onun biyolojik saatini ayarlamasına yardımcı olur. Çocuğa uyku düzeni kazandırmayı sağladığı için de sağlıklı gelişimi desteklenmiş olur. Uykuya geçmeden önce ılık süt verilmesi, yatmadan önce telefon ve tabletten uzak tutulması, sessiz ve karanlık bir odada yatılması uyku kalitesini arttırır. Aynı şekilde sağlıklı beslenmesi de çocuğun hem beden hem de ruhsal gelişimini sağlar. Mutlaka düzenli kahvaltı alışkanlığı olmalıdır. Yediklerinin sağlıklı ve doğal olması, besinlerin çeşitliliğin sağlanması, vitamin, karbonhidrat ve proteinin dengeli tüketilmesi gerekir. Hazır gıdalarda uzak durmak, özellikle ev yemeklerini tercih etmek, çocuğun okul kantinlerinde ne tükettiğini bilmek de önemlidir.”
‘PEK DE MASUM GELMİYOR’
Bazı ebeveynlerin çocuklarını hasta olmasına karşın okula göndermesini, gerekçe olarak da devamsızlığı ileri sürmelerini ‘samimi’ bulmadığını söyleyen İzgi, açıklamasını şu şekilde tamamladı:
“Çocuğun hastalığı ağır seyrediyorsa, mutlaka evde dinlenmesi gerekir. Anne babanın devamsızlık gerekçesiyle okula göndermeleri bana pek de masum gelmiyor. Çocuklarının iyileşme sürecini uzatacağı gibi başka çocuklara geçmesine de sebep olacaktır, bu da insanın sadece kendini düşünmeyip, toplum yararını da düşünmesi gerektiğini bilmesi gerekir. Aynı toplumda yaşayıp sadece kendimizi düşünmek insancıl bir davranış değildir. Zaten hasta çocuğun okuldaki derslerde başarılı olması da mümkün olamaz. En azından hastalığın şiddeti geçene kadar evde kalıp, dinlenmesi, sağlıklı beslenmesi, bol bol su içmesi, anne baba şefkatiyle bakılması okulda kaçıracağı derslerden daha önemlidir. Sağlıklı olarak o kaçırılan dersleri daha çabuk telafi edecektir. Hem de hastalığın daha çok yayılmasını de engellemiş olacaktır.”
Kaynak : İHA