İsmail Kara’nın kaleme aldığı “Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklal Marşı” kitabı Dergah Yayınları’ndan çıktı.
Osmanlı-Türk düşünce tarihi, Türkiye’de İslamcılık hareketleri, İslam-modernleşme-siyaset ilişkileri alanında çalışmalarıyla tanınan, daha önce 1936-1940 arası matbuatta Mehmed Âkif’le ilgili yazılan 311 yazıyı Fulya İbanoğlu’yla birlikte Sessiz Yaşadım adlı kitapta bir araya getiren İsmail Kara, Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklal Marşı adlı son çalışmasında, Türk toplumunun dinî ve millî hassasiyetlerini modern bir estetikle gündeme getiren, güçlü bir şiir olmanın yanı sıra kapsamlı düşünce metni olarak da değerlendirilebilen İstiklal Marşı’nı çok yönlü bir bakış açısıyla incelemiştir. İsmail Kara, devrinde uyandırdığı yankılardan sonra İstiklal Marşı’nın 1924 sonrasında “meşahir-i meçhule” kabilinden bir değer yüklendiğini; sıklıkla okunan, ezberlenen bir metin olmasına rağmen üzerinde yeteri kadar düşünülmediğini, hakkında yazılanların çoğunlukla birbirini tekrar ettiğini belirttikten sonra Marş’ın kabulünün 100. yıldönümünde bu alandaki eksiği gidermek amacıyla söz konusu çalışmayı bir başlangıç niyetiyle kaleme aldığını belirtir.
BİR DÜŞÜNCE METNİ OLARAK İSTİKLAL MARŞI
Yeni Türk edebiyatı ve çağdaş Türk düşüncesinin iç içe geçmesinden meydana gelen İstiklal Marşı merkezinde bir düşünce tarihi şerhi yapılan kitapta şiir/metin, şair/yazar ve dönem etrafında belirlenen çerçevede “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” dizesi üzerinden “İstiklâl”, “Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl” mısraından hareketle “Millet”, “Bu ezanlar ki -şehâdetleri dinin temeli-” dizesi merkezinde “Din”, “Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı” mısraı bağlamında “Vatan”, “‘Medeniyyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar” dizesinden hareketle “Medeniyet” ve “Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın” mısraı çerçevesinde “Ümit” kavramlarından oluşan başlıklar altında İstiklal Marşı’nın edebî, tarihî, fikrî, millî hususiyetlerle ilişkisi değerlendirilmiştir. İstiklal Marşı’nın temelini oluşturan bu kavramlar aynı zamanda yenileşme devri Türk düşüncesinin ve insanının toplumsal ve kültürel şartlarını yansıtma özelliği taşır; o dönemin dünyasına nüfuz etme imkânı sağlar. Dolayısıyla burada basit düzlemde bir şiir tahlili girişiminden ziyade şiirdeki kurucu unsurlar üzerinden tarihsel, kültürel, sosyolojik ve felsefi bir okuma girişiminde bulunulur. Çalışmada merkeze alınan kavramlar, modernleşen Türk düşüncesinde kırılma yaşanan sahaları teşkil eder. Modernleşme sürecinde ortaya çıkan, Türk modernleşmesinin yerli bir bilinçle sürdürülmesi için yeni anlamlar kazanan ya da anlam daralmasına uğrayan söz konusu kavramlar, aynı zamanda Mehmed Âkif düşüncesinin ve İstiklal Marşı’nın merkezini oluşturur. Dolayısıyla İstiklal Marşı’nı bu kavramlar etrafında tahlil etmek, kavramlar üzerinde gerçekleşen değişimi/dönüşümü dikkate alarak okumak, Türk modernleşmesindeki fikrî, içtimai ve estetik dönüşümü dikkatlere sunar. Ayrıca çalışmada dönemin tarihsel, sosyolojik, kültürel ve siyasal koşullarının yanı sıra Âkif’in millet, din, insan, ahlak, tasavvuf, gelenek ve Batı’ya dair görüşleri de gündeme getirilerek Âkif’in modern Türk düşüncesinin oluşumunda kurucu rol oynadığı vurgusu öne çıkar.
Kitapta toplumsal mutabakat metni olarak değerlendirilen İstiklal Marşı, çok yönlülüğü dikkate alınarak zengin bir çağrışım alanı içerisinde şerh edilir. Âkif’e İstiklal Marşı’nı iki günde yazdıran şartlar tarihsel gerçeklik zemininde tartışılırken bu koşulların hem Âkif’in şiirleri, düzyazı ve vaazlarındaki hem de özel olarak İstiklal Marşı’ndaki yansımaları karşıtlıklar üzerinden değerlendirilir. Bu sayede İstiklal Marşı, salt metinsel bir tahlil yerine şerh geleneğine uygun biçimde çok çeşitli etkileri ve etkilenmeleriyle bir arada açıklama kazanır. Çalışmada şiir, şair, toplum, tarih, siyaset, mensubiyet, mücadele ve estetik iç içe işlenir.
DEĞİŞEN MEHMET ÂKİF VE İSTİKLAL MARŞI
Çalışmanın “O zaman vecd ile bin secde eder-varsa- taşım” başlığını taşıyan ve bundan önceki bölümlerin kaleme alınmasının gerekçesini ortaya koyan sonuç bölümünde 3 Mart 1924’ten sonra değişen Mehmed Akif ve İstiklal Marşı algıları gündeme getirilir. Bu dönemde kurulan Yeni Türkiye devleti, öncesinde sahip çıktığı değerlerden farklı olarak beklenmedik şekilde laik-seküler çizgide şekillenirken Âkif ve İstiklal Marşı hakkındaki yorumlar, benzer bir kaderi yaşayarak farklı muamelelere maruz kalır. İsmail Kara burada inkılapçı, milliyetçi-mütedeyyin ve radikal İslamcı görüşlerin değişen Âkif ve İstiklal Marşı algılarını benzer ve farklı yönleriyle ortaya koyar. Burada inkılapçılar tarafından dini muhtevalı, halktan uzak ve medeniyeti eleştiren yönleriyle tenkit edilen İstiklal Marşı’nın yerine yeni milli marş teklifi vesikalara dayandırılarak gündeme getirilir. Âkif’in metninin “müzelik bir eşya gibi” muhafaza edeceğini belirten bu görüşlere Hasan Âli Yücel, Nurullah Ataç ve Mustafa Nihat Özön’ün Âkif aleyhtarı görüşleri eklenir. Diğer taraftan milliyetçi-muhafazakâr-mütedeyyin yazarlardan Necip Fazıl, Hüseyin Hilmi Işık, Kadir Mısırlıoğlu’nun Mehmed Âkif’i tenkit eden ve bir kısmı tarihsel olarak mesnetsiz olarak değerlendirilen görüşlerine yer verilir. Akif’le ilgili tüm bu tartışmalı ortamda Nurettin Topçu, Sezai Karakoç gibi düşünür ve yazarların mutedil görüşlerinin halen yaygın kabul gördüğünü belirten İsmail Kara, Âkif’in ahlakî bir şahsiyet, bir fikir ve mücadele adamı, Safahat’ın da ahlâk kitabı mevkiine yükseldiğini belirtir. Kara, çalışmasını, İstiklal Marşı’nın Türkler dışındaki Müslüman topluluklara tercüme edilerek ulaştırılması gerektiği teklifiyle sonlandırır. Giriş ve sonuçla birlikte toplam sekiz bölümden oluşan çalışmanın sonuna, inceleme esnasında sıklıkla atıf yapılan, İstiklal Marşı ile doğrudan irtibatlı olan ve tarihsel olarak marşın yazılışına yakın tarihlerde kaleme alınan dört metin eklenerek okuyucunun düşünce tarihi bakımından şerhi yapılan milli marşın etki alanını görmesi sağlanır.
Kaynak : İHA