İslam Medeniyetleri Araştırmaları dizisi kapsamında, 6 yeni kitap yayımlandı.
İslam Medeniyetleri Araştırmaları dizisi kapsamında, 6 yeni kitap yayımlandı.
NİZÂM-I ‘ATÎK
III. Selim dönemi ricalinden Ömer Fâik Efendi, Sır Kâtibi Ahmed Efendi’nin “Nizâm-ı cedîd-i müstahsene hakkında sen ne dersin?” sorusuna, “Nizâm-ı cedîdin bir kısmının münasip olduğu, diğer kısmının ise öyle görünmediği” şeklinde cevap vermesi üzerine “da‘vâ bilâ-delîl olmaz” itirazıyla karşılaşmıştır. Elinizdeki bu eser, Ömer Fâik Efendi tarafından, Ahmed Efendi ile yaşadığı bu gerginliğin ertesi gününde sözlerine açıklık getirmek ve nizâm-ı cedîdin maddi ve manevi eksikliklerini ortaya koymak üzere kaleme alınmıştır. Bu açıdan eser Nizâm-ı cedîd layihaları arasında müstesna bir yerde durmaktadır. İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesinde TY05836 numarada kayıtlı tek nüshası bulunan bu risale yazıldığı 1804 tarihinden yaklaşık iki asır sonra okuyucuyla buluşuyor.
TERCÜME-İ NASÎHATÜ’L-MÜLÛK
Hükümdarlara ve devlet adamlarına hitaben yazılan siyasetnâme metinleri İslam siyaset düşüncesinin temel kaynaklarındandır. Sultanlara ve vezirlere nasihat tarzında yazılan bu eserlerde geçmişte yaşamış adaletiyle meşhur şahsiyetlerden de örnekler verilerek devlet yöneticilerinin sahip olması gereken hususiyetler anlatılır. Elinizdeki çalışmanın konusu da kaleme aldığı muhallet eserlerle İslam dünyasında haklı bir şöhrete kavuşan İmam Gazzâlî’nin Nasîhatü’l-mülûk’ünün on altıncı yüzyılda Muallimzâde Ahmed Edhemî tarafından yapılan tercümesidir. Göker İnan tarafından yayına hazırlanan kitapta ilk olarak eserin mütercimi Muallimzâde Ahmed Edhemî’nin biyografisi verilmiş ve Nasîhatü’l-mülûk’ün hem Farsça aslı hem de Arapça tercümesi kullanılarak mukayeseli bir tahlil yapılmıştır. Çalışmanın son bölümünde ise dönem dilinin ses ve imlâ hususiyetleri de gözetilerek Muallimzâde tarafından yapılan tercümenin günümüz harflerine aktarılmış hali yer almaktadır.
NİZÂM-I CEDÎD RİSÂLESİ
III. Selim dönemi müelliflerinden Muhammed b. Ali Birgivî, dönemin önde gelen ulemâsı ve devlet ricaliyle yakın bir ilişki kurmuş, özellikle askerî alandaki gelişmeleri dikkatle takip etmiştir. Çerkes Hasan Paşa’nın musahibi olarak katıldığı Mehâdiye Savaşı’nda Avusturya ordusuna kaşı galip gelinmesindeki en önemli payı kendi hanesine yazan müellif, Nizâm-ı Cedîd’le ilgili elinizdeki risalesini muhtemelen 1792-1794 tarihleri arasında, III. Selim’in ıslahat layihalarıyla ilgili çağrısının hemen akabinde Arapça-Türkçe olarak çift dille kaleme almıştır. Bu dönemi ve ıslahat lâyihalarını çalışan araştırmacılar için günümüze değin saklı kalan bu risale, özellikle askerî alandaki yeni teşebbüslere dinî bir meşruiyet sağlamaya çalışmakta, siyasi tecdîd kavramını merkeze alarak asrın siyasi müceddidi olarak nitelediği III. Selim’in icraatlarını desteklemektedir.
SEKİZ KELİME
el-Kelimü’s-semân [Sekiz Kelime], Mısır ulusal bilincinin şekillenmeye başladığı XIX. yüzyılın ikinci yarısında yeni anlam boyutları kazanmış sekiz siyasi anahtar kavramın Ezherli bir âlim tarafından yorumlanma biçimini göstermesi bakımından oldukça önemli bir metindir. Bu kavramlar ümmet, vatan, hükümet, adalet, zulüm, siyaset, hürriyet ve eğitimdir. Yazar bu kavramları incelerken bunlara bağlı olarak gündeme gelen muhtelif fikirleri ele almakta, toplumdaki problemleri tespit etmeye çalışıp bunlara çözüm yolları sunmaktadır. Eserde toplumda ıslahın ancak fertlerin uygun yöntemlerle eğitimi ve toplumsal grupların birbirleriyle ilişkilerinin düzenlenmesi ile sağlanabileceği vurgulanmıştır. Özellikle eğitim ve öğretimle ilgili konuların ayrıntılarıyla tartışıldığı metinde Mısır’da ziraat, inşaat ve imar faaliyetleri, ev idaresi, mahalli yönetim şekilleri, ekonomik faaliyetler ve toplumsal tabakaların birbirleriyle ilişkilerine kadar geniş bir yelpazede zengin bir içerik bulmak mümkündür.
İSLAM SİYASET DÜŞÜNCESİNİN PSEUDO-ARİSTOTELESÇİ ZEMİNİ
Bir pseudo-Aristoteteles eseri olan Sırru’l-esrâr İslam siyaset düşüncesinin pek çok farklı türüne kaynaklık etmiş tarih, tabakat ve âdâb gibi çok çeşitli türde eser üzerinde etkili olmuştur. Yalnız İslam dünyası değil Batı’da da neredeyse bütün Avrupa dillerine çevrilmiş ve Mirror for Prince türüne ilham vermiştir. Bu eser Osmanlı dönemi ilim sahasında da geniş bir yankı uyandırmış, Osmanlı Türkçesine beş ayrı tercümesi yapılmıştır. Bu tercümelerden biri, XVI. yüzyılda, şehzade hocası, âlim, edip ve şair Nasûh Nevâlî tarafından yapılmış olan Terceme-i Nesâih-i Aristatâlîs’tir. Telif-tercüme olarak nitelendirilebilecek olan bu eser XVI. yüzyıl siyaset düşüncesinin bir örneğini incelemek ve Osmanlı siyaset düşüncesi ve dönemin meselelerine dair bir bakış açısı sunmak için olanak sağlamıştır. Kitabın üç bölümü Sırru’l-esrâr literatürüne ve Nevâlî’nin tercümesi olan Terceme-i Nesâih-i Aristatâlîs’in siyaset düşüncesi açısından incelenmesine ayrılırken, son kısımda bu eser Latin harflerine aktarılmıştır.
ADALET GERDANLIĞI
Mısır Memlük Sultanı el-Melikü’z-Zâhir Seyfeddin Çakmak adına 844/1441 yılının sonlarında Hanefî âlim Mahmûd b. İsmâil el-Hayrbeytî tarafından kaleme alınan ed-Dürretü’l-garrâ fî nasîhati’s-selâtîn ve’l-kudât ve’l-ümerâ başlıklı eser, bir siyasetnâme metninde yer alabilecek hemen her konuyu ihtiva etmesinin yanında ahkâm-ı sultâniyye tarzı metinlerle de bazı ortak temaları paylaşır. Kureyşli olmayan bir sultana ithaf edilen bu metnin hilâfet-saltanat ilişkisi, siyasi meşruiyet problemi gibi İslâm siyaset düşüncenin en temel konularına belli açılardan izahlar getirmesi, bilhassa Kureyşîlik şartıyla ilgili olarak kritik yorumlarda bulunarak geleneksel çizgiden farklı açılımlar sunması eserin dikkat çekici yönlerinden birini oluşturur. Osmanlı döneminde İbn Fîrûz ve Abdüsselâm el-Amâsî tarafından farklı zamanlarda yapılan kısmî tercümeleri yoluyla Osmanlı siyaset düşüncesine etkisi eseri önemli kılan bir diğer husustur.
Kaynak : İHA