İlk insandan itibaren peyda olan giyinme ihtiyacı terzilik mesleğinin doğmasına vesile olmuş ve bu meslek geçmişten günümüze kadar varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
Geçmişte bayramlarda veya düğünlerde yeni elbise almak isteyen insanlar terzilerin yolunu tutar ve kendilerine özel elbise diktirirdi. Daha sonra gelişen teknoloji ile üretilmeye başlanan hazır giyimler insanların daha uygun fiyatta ve çeşitte elbiseye ulaşmasını sağladı. Bu durum terzilere olan rağbeti de azalttı.
Geçmişten günümüze terzilik mesleğinin evrelerin bahseden Terzi Nedim Songül, Terziliğin insanlık tarihi ile beraber devam edip gelen bir meslek olduğuna dikkat çekti.
İnsanların var olduktan sonra giyinme ihtiyacı hissettiklerini belirten Songül, Bu durumun terzilik mesleğini doğurduğunu ifade ederek, “Terzilik geçmişten günümüze birçok merhaleden geçti.
Giysiler ilk olarak deriden yapıldı, gelişen tarım ile beraber pamuktan yapılan giysiler giyildi. Ondan sonra da polyester ve çeşitli malzemelerden yapılan giysiler giyilmeye başlandı. Giyinme ihtiyacı olduğu için terzilik de var olmak zorundadır. Terzilik aslında bir zanaattır. İnsanların vücuduna uygun şekilde elbiseler ince ince işleniyor.
Günümüzde ise konfeksiyonlar açıldı. Eskiden kişiye özel elbise dikilirken günümüzde tekstilin gelişmesi ile beraber seri üretime geçildi. Bu da terzileri bir nevi modacı haline getirdi.”
“Türkiye’deki eğitim sistemi zanaatı bitirme seviyesine getirdi.”
Terziler olarak eskisi gibi çırak bulamadıklarını dile getiren Songül, şunları söuyledi:
“Türkiye’deki eğitim sistemi zanaatkârları yok olmaya doğru götürdü. Zanaat öğrenecek çırakları bitirdi. Eskiden zorunlu eğitim 5 yıldı. Bu 5 yılın sonunda okumak istemeyen veya kapasitesi olmayan çocuklar velileri tarafından bir zanaatkârın yanına verilirdi ve bu çocuk daha 11-12 yaşlarında iken yetişmeye başlar ve meslek sahibi olurdu. Daha sonra zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldı. Çocuk 19 yaşına kadar okuldadır. Bu yaştan sonra da o çocuğa bir zanaat öğretmek zorlaşıyor.
Son 2 yıldır okullarda Merkezi Eğitim Merkezi (MESEM) açıldı. Bu merkezlerin açılması ile çocuklar bir gün okula gidiyorlar. Geriye kalan günlerde de bir zanaatkârın yanında meslek öğreniyorlar. Bu sistem zanaatkârlara can suyu oldu. Benim çırağım da bu sistemle çalışıyor ve bu sistem olmasaydı çırağım gelip bu şekilde çalışamayacaktı. Bu şekilde çocuğun hem okulundan mezun olması hem de devlet desteğini alarak bir iş yerinde çalışması hem iş yerleri hem de öğrenciler için veli nimettir. Bu sistemin mümkünse ortaokuldan itibaren verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Öyle olursa çocuklar daha hızlı işi öğrenir ve hayata daha erken başlamış olurlar diye düşünüyorum.”