İMANSIZ PEYNİR

Yayınlama: 17.03.2024
A+
A-

Van’ın otlu peynirinin şöhretinin Van’ı ve hatta ülkemizin sınırlarını aştığı bilinmektedir. Sütü, sütündeki yağ oranı ve bu sütten elde edilen peynirin muhteviyatındaki muhtelif otlardan dolayı farklı bir aromaya sahip olan Van otlu peyniri Vanlıların kahvaltılarda vazgeçilmezidir. Van’da yaşayanlar bilir, bu peynir için Van’da eskiden beri söylenen, kulaktan kulağa dolaşan bir söz vardır: “İmansız Peynir”. Başka bölgelerde de belki benzer hikayeleri olabilir fakat ben bu ifadenin Van İli ve civarına has olduğu kanaatindeyim. Burada akla “Acaba neden böyle bir ifade kullanılmış?” diye bir soru gelebilir. Bu ifade ile ilgili âcizane kanaatimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ecdadımızın okuma yazma bilmeyenlerinin dahi sözlerinin edebi sanatlarla bezeli olduğu, belağat koktuğu dikkatli kulaklardan kaçmaz. Pek çok atasözü ve deyimlerimizde bu tat vardır. Edebiyatın merkezinde şiirler olsa da aslında bizde edebiyat evde, sofrada, sokakta, tarlada, işte, her yerde. En basitinden “Sobayı yak.” denildiğinde kastedilen, sobanın değil, içindekilerin yakılmasıdır. “Sözleri beni yaraladı.”, “Hilal gibi kaşları var.”, “Gözyaşları sele döndü.”, “Onun eli uzundur.” gibi örnekler bunlardan sadece bazılarıdır. Pek çok söz sanatını görmek için Necip Fazıl’ın ‘Sakarya Türküsü’ne bakmak bile yeterli olur. Örnekleri arttırıp okuyucuyu sıkmak niyetinde değilim.

Demem o ki “imansız peynir” ifadesi de böyle bir sanatın ürünü. Şöyle ki eskiden peynirin yağını çıkarıp satmak büyük bir ayıp ve günah olarak karşılanırdı. İnsanları aldatmaya yönelik bu ve benzeri faaliyetlerin ne kadar çirkin olduğu şu hadiste açık bir şekilde ifade edilmiştir: “Peygamber Efendimiz pazarda gezerken bir buğday yığını görür. Elini içine sokar ve içinin ıslak olduğunu fark eder. Satıcıya nedenini sorar. Satıcı: ‘Yağmur yağdı, ıslandı.’ der. Bunun üzerine Hz. Peygamber: Peki, ıslak kısmını üste koysaydın da alıcılar fark ederek alsalardı ya? Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 164) Demek ki böyle bir fiil, peygamberin yolundan ve sünnetinden uzaklaşma anlamına gelir. Hakiki bir iman, böyle bir davranıştan uzak durmayı gerektirir ki İslâm’da ticaret ahlakı işte budur. Dolayısıyla peynir alıcısı, yağı alınmak suretiyle aldatmaya konu olan böyle bir peynir ile karşılaştığında olgun iman sahibi birinin böyle bir davranışta bulunamayacağını bilir. Fakat bunu peyniri yapana söyleyip onu kırmak ve ifşa etmek yerine onun fiilini, onun emeği olan peynire isnat ederek aslında şu mesajı vermek istemiştir: “Bak senin yaptığın bu fiil, Müslüman birine yakışmaz. Sana hakaret edip seni toplum içinde rencide etmiyorum. Fakat ‘imansız peynir’ diyerek de senin oyununu gördüm ve bozdum.”

Böyle giderse iflah olamayacağımızın birkaç basit örneğini daha sunmak istiyorum: Meşhur markalardan birinin mağazasına girdim. Gömlekler indirime girmişti. Etikete baktım 124 TL. Etiketteki bir önceki satış fiyatına baktım 300 TL’ye yakın. İlk satış fiyatına baktım 500 TL’ye yakın. İlkin 500’e satılan gömlek 5 ay sonra 124 TL’ye satılıyor ve hala kar ediliyor. Affınıza sığınarak ifade ediyorum, düşünün nasıl kazıklandığımızı. Hani enflasyon vardı? Bu nasıl enflasyon? Normalde söz konusu ürünün 124 TL’den 500 TL’ye çıkması gerekmez miydi?

Kasaplara, şarküteri reyonlarına et almaya gittiğimizde vitrinlerde sergilenen bazı etlerin üstleri ile altlarının aynı olmadığını çoğunuz müşahede etmişsinizdir.

Bal almaya cesaretimiz yok. Sahte mi değil mi anlayamadığımız için çoğu üretici sahte bal üretip satıyor. Bunu bilmeyenimiz neredeyse yoktur.

Yumurta satıcısı tarihi geçmek üzere olan yumurtaların üzerine yeni tarihler yazıp satışa çıkarıyor. Bazı marketler bazı ürünlerin son kullanma tarihlerini ya siliyor ya da son tarihi yarın olan ve tüketilse bile iki haftadan önce bitirilemeyecek gıdalarda büyük indirimler yapıyor.

Eline tornavida alan pek çok kişi usta olmuş. Eve usta çağırdığınızda ufak bir müdahale ile düzeltilecek bir arızayı, memleket meselesi haline getirip pek çok yeri kırıp döken ve abartılı bir ücret alan ustalar hane sahiplerini mağdur ediyor.

Bazı hırdavatçılar kaliteli malzeme üzerinden fiyatlandırma yaparken müşterinin fark edemeyeceğini bildikleri için torbaya kötü malzeme doldurmaktadırlar.

Bazı ustalar kendilerine güvenen müşterilerini anlaştıkları bayilere götürüp oradan malzeme almalarını sağlamaktadırlar. Buraya kadarı normal. Fakat bayi ile yaptıkları gizli anlaşma gereği bayi, toplam fiyatın üzerine müşteri getiren ustanın komisyonunu da ekleyip yeni fiyatı müşteriden talep etmektedir. Müşteri ayrıldıktan sonra da bu paradan ustanın komisyonunu vermektedir.

Bayi, fabrika ile anlaşıp fabrikadan, malzemeden kısarak herkesin bildiği boruyu kendi istediği kalınlıkta imal etmesini istemektedir. Malzeme geldiğinde de o boruyu, diğer bayilerin ‘alış’ fiyatına satmaktadır. Sonrasında da söz konusu borunun piyasada en ucuz burada satıldığı reklamı yapılmaktadır. Vatandaş ne anlar ki boruların, PVC kapı ve pencerelerin metretülünden, markasından …

İşin ehli olmayan bazı ustalar mütaitliğe soyunmuşlar. Bina yapmaya girişip işin kendilerini aştığını anladıklarında işi daha ucuza mal etmek için malzemeden çalmakta, kendileri gibi işin ehli olmayanlara iş yaptırmakta ve neticede müşterilerini her anlamda mağdur etmektedirler.

Sanayideki bazı oto tamircileri de tesisat ustaları gibi ufak bir arızayı büyük bir problemmiş gibi gösterebilmektedir. Dolayısıyla 10 dakikada halledilmesi gereken bir tamiri 3-4 güne yayarak büyük paralar alıp müşteriyi mağdur etmektedirler.

Anlaşılan o ki imansızlık yarışında peynir pek masum kalmış. Artık et de imansız, bal da imansız, gıdalar imansız, giyim imansız, kapı imansız, pencere imansız, dolap imansız, tamir edilen musluk, araba ve motor, boya imansız.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.