Yozgat Belediyesi tarafından, Yozgatlı Mehmed Said Fennî Dîvânı yeni basımı yayımlandı.
Yozgat Belediyesi tarafından, Yozgatlı Mehmed Said Fennî Dîvânı yeni basımı yayımlandı. Yeni Şafak Yazarı Ömer Lekesiz, bugünkü yazısında kitaba ilişkin bilgi verdi. Lekesiz’in yazısı şöyle:
Ali Şakir Ergin Hocamız tarafından yayıma hazırlanan ve Yozgat Belediyesi’nin Kültür Hizmeti olarak ilk basımı 1996’da yapılan, Yozgatlı Mehmed Said Fennî Dîvânı’nın yeni basımı da yine, yakın zamanda Yozgat Belediyesi tarafından gerçekleştirilerek, okurlara sunuldu.
Kendi zamanında Fennî mahlasıyla maruf olan, ama asıl Ergin Hocamızın eliyle tanınan Mehmed Said (1850-1918), elbette Yozgatlı tek şair değildir ama ondan önce yerli şiire hayat vermiş ve onunla hayat bulmuş Âkif Paşa (v. 1845), Kemal (v. 1892), Sâdık (v. 1891?), Yusuf Ziyâ Bey (v. 1894), Hıfzî (v. 1922) ve daha birçok şairin mirasını, –üstelik devletin yıkılmaya yüz tutmasıyla oluşan o mahrumiyet yıllarında, Yozgat merkezli hinterlandını aşma imkanından da yoksun olmasına rağmen– geleceğe taşıyabilmiş, aynı zamanda hattat olan bir şairdir.
Ergin Hocamızın, gerek Fennî Dîvânı’ndaki sunuş yazılarında gerekse TDV İslam Ansiklopedisi’nin ilgili maddesinde verdiği bilgilere göre Mehmed Said, Yozgat’ta doğmuş, tahsilini Yozgat’ta Demirli Medrese’de tamamlamıştır.
Erken yaşlarda edebiyat ve şiirle meşgul olmaya başlamış, babası Kadızâde Hacı Sâdık Efendi ile devrin tanınmış devlet adamı ve şairlerinden Reîsülküttâb Âkif Paşa’nın yeğeni amcazadesi Ömer Râgıb Efendi’den Arapça, Farsça ve hat dersleri almıştır.
1873’te Yozgat’ta başlayan memuriyet hayatını Kayseri, Boğazlıyan, Ankara’da sürdüren Mehmed Said, emekli olduktan sonra Ankara Erkek Öğretmen Okulu’nda hat dersleri vermiş ve yine bu şehirde vefat etmiştir. Naaşı, Cebeci’deki Asrî Mezarlığı’na defnedilmiştir –ancak yeri belli değildir.
Nakşibendî şeyhi Ahmed Hüsâmeddin Efendi’nin müritlerinden olan Mehmed Said’in yeniden tanınması ise –kaderin ne güzel bir cilvesidir ki– yine Yozgat’ın son devir Nakşibendî şeyhi Şeyh Hacı Ahmet Şevki Ergin’in (halk arasındaki adıyla, Şıhzâde Ahmed Efendi’nin) kıymetli evladına nasip edilmiştir.
Şöyle ki: “Halk arasında var olduğu bilinmekle beraber, nerede kaldığı bilinmeyen Fennî Dîvânı’nın, şairin vefatından yaklaşık yirmi beş yıl sonra damadı Ali Haydar Ocakçıoğlu Bey’de olduğu ortaya çıkmıştır. Ali Haydar Ocakçıoğlu Bey, eseri kendi yayımlamak için bekletmiş, gayret de göstermesine rağmen bir türlü muvaffak olamadığını itiraf etmiştir. Nihayet Yozgat Belediyesi’nin desteği ile 1996 yılında nâ-müsait şartlar altında ilk baskısı yapılmıştır.”
Ergin Hocamız, Osmanlıca olan ve dolayısıyla “Arapça ve Farsça’dan dilimize girmiş ve halkımız için okunuşu ve anlamı yabancı olmayan pek çok kelime ve terimleri ihtiva eden” Fennî Dîvânı’nı yayıma hazırlarken, söz konusu nedenle transkripsiyon alfabesi kullanmak yerine transliterasyona başvurmuştur.
Buna göre, Fennî’nin “Nâbî Merhumûnkini Tahmîsen Yazılan Na’at-ı Şerîf-i Nebevi”sinin,
“Makardır FENNİYÂ bu ‘arz-ı akdes bir şehinşâha
Değişmem bir avuç toprağını hurşîd ile mâha
Muhakkak feyz alır kim yüz sürerse bu feyzgâha
“Mürâ’at-ı edeb şartıyla gel NÂBÎ bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır bûsegâh-ı enbiyâdır bu”
şeklindeki son kıtasının üzerine eklendiği Mescid-i Nebevî’nin bir fotoğrafı ile açılıyor ve Ergin Hocamızın yukarıda zikrettiğimiz kader bahsinin bir teyidi mahiyetindeki şu ithafıyla başlıyor:
“Bu naçiz eseri, sebeb-i hayatım, medâr-ı iftihârım, her şeyim, kâmil insan, Efendi Babam Şeyh Hacı Ahmet Şevki Ergin’in aziz hatırasına ithaf ediyorum.”
Fennî Efendi’nin mühür ve imzasını hâvî bir fotoğrafını, “Rabbi Yessir” damla istifi, Kur’an-ı Kerim’i yazma denemelerinden örnekler takip ediyor.
Yozgat Belediye Başkanı Celal Köse’nin takdim, Ergin Hocamızın iki önsöz yazılarından sonra, Fennî Efendi’nin hayatı ve Dîvânı hakkındaki bilgileri ihtiva eden iki yazısı yer alıyor. Bir bibliyografyayla tamamlanan bu kısımdan sonra, Dîvân “Tevhid ve Münâcâtlar; Na’atler; Din ve Devlet Büyükleriyle İlgili Manzûmeler ve Kasîler; Müsammatlar; Gazeller; Müşterek Gazeller; Müstezadlar, Mersiyeler; Tarihler; Şarkılar; Mu’amma; Kıt’alar; Müfredat; Hece Vezniyle Yazılmış Şiirler; Dîvân’da Olmayan Müstakil Manzumeler” ayrımlı olarak teşekkül ettirilerek, bir lügatçe ile tamamlanıyor.
Yazımın başlığını oluşturan terim, Yozgat Eski Ağır Ceza Mahkemesi Azası Hulûsi Bitlisî’nin (Aktürk), hazretin vefatından sonra yazdığı bir rapordaki şiirinde geçiyor.
Sahaflık ettiğim yıllarda edindiğim ve yine bu sebepten “sahafım, tekrar edinirim” düşüncesiyle elimden çıkardığım Yozgatlı Mehmed Said Fennî Dîvân’ına tekrar kavuşmama neden olan, Yozgat Belediyesi elemanlarından kardeşim Birsen Şöhret Hanıma teşekkür ediyorum.
Kaynak : İHA