Doğu Batı Yayınlarının çıkardığı “Amok Koşucusu-Sahaf Mendel” kitabını Gülperi Sert çevirmiş. Gerek girişteki, açıklamaları gerek metinlerdeki dipnotlarıyla özenli bir çalışma ortaya koymuş Gülperi Hoca.
İki bin bir krizinin hemen sonrasında, işsiz kalmıştım. Çok geçmeden, bir yayınevinin Anadolu masalları derlemesi yapacağını arkadaşlarımdan öğrendim. Gittim, konuştum, anlaştık ettik. Hemen kolları sıvayıp işe giriştim. Önce elimdeki, sonra internetteki kaynakları taradım. Etrafıma sordum soruşturdum. Bütün bunların sonucunda elde ettiğim şeyler bilindik, zayıf şeylerdi. Literatür taraması yaptığımdaysa, hep piyasada olmayan kitaplar çıkıyordu karşıma. Sahafları bir gezip dolaşmam şart olmuştu. Üsküdar’da tanıdık (Daha doğrusu babamın tanıdığı biriydi. Fakat ben bunu söylemedim o kişiye.) bir sahaftan başladım işe. Tarif edildiği gibi Selman-ı pak caddesi üzerindeki dükkanı kolayca buldum. Tavana kadar yükselen kitap kuleleri arasında zorlukla kendime bir yer açmaya çalışırken, aradığım şeyi söyledim. Sahaf da, bunları ne için aradığımı sordu.Ben de araştırma yapıyorum gibilerden bir şey dedim. Ama cevap onu tatmin etmemiş olmalı ki, daha da ısrar etti. Ben de pek bir şey demedim. Artık bundan mı oldu, yoksa benden mi haz etmedi bilemiyorum. Neredeyse parçalanmış, ciltleri ayrılmak üzere, perperişan ve en kötüsü de nemli kitapları önüme dizdi. Bu zavallı yığını önümde görünce, fiyatlarının ucuz olacağını düşünmüştüm.Nerden bilebilirdim ki, karşımdaki kişinin bir sahhâf-ı bî-insâf olduğunu.
O günden sonrada, sahaflardan hep uzak durdum. Bir de Beyoğlu’ndaki sahaflar festivalindeki bir sahaf, piyasada olan bir kitap için üç kat fazla para isteyince iyice soğudum bu meslek erbabından. Ta ki, 2014 senesine değin.
FİKRİMİ DEĞİŞTİREN BİR KİTAP
Bana illallah dedirten sahaflar hakkında kanaatimi değiştiren kişiyle 2014 yılında gerçekleşen TÜYAP Fuarı’nda karşılaştım. Daha sonradan adının “Köylülerin Festivali” olduğunu öğrendiğim Hans Sebald Beham’a ait 1546 tarihli gravürün kapak resmi olarak kullanıldığı kitap çok ilgimi çekmişti. Ta uzaktan farkettiğim kitabı elime alınca, yazarın ismini okur okumaz tekrar yerine bırakmıştım. Hazin bir sonla dünyaya veda eden yazarın, beni her zaman rahatsız eden, eşiyle birlikteki o son resmi yine gözümün önüne gelmişti çünkü. Yıllardır okumaktan kaçındığım bu yazar Stefan Zweig’dı.
Stefan Zweig fırtınasının daha patlamadığı, yazarın ince ve ceplere girebilen kitaplarının raflarda ve metrolarda henüz görülmediği günlerdi. Fuarda döndüm dolaştım, derken tekrar Doğu Batı yayınlarının standının önünde buldum kendimi. Kitabı aldım neticede. Sevmeyeceğimden yüzde yüz emin olarak, iki uzun hikâyenin yer aldığı kitaba başladım. İlk hikâye olan Amok Koşucusu’na gerçekten hayran oldum. Kitabın ikinci hikayesi Sahaf Mendel’in bende bıraktığı etkiyi tarif edebilmem ise gerçekten de zor. O günden sonra, sıkılmadan pek çok kere okudum bu metni. Bildiğimiz dünyanın acemisi, kitaplarla ördüğü bir ülkenin tek kişilik, müdanasız vatandaşı sahaf Jakop Mendel kısa sürede en sevdiğim hikâye kahramanları arasına giriverdi.
Doğu Batı Yayınlarının çıkardığı “Amok Koşucusu-Sahaf Mendel” kitabını Gülperi Sert çevirmiş. Gerek girişteki, açıklamaları gerek metinlerdeki dipnotlarıyla özenli bir çalışma ortaya koymuş Gülperi Hoca. Bu ek bilgiler metni yorumlarken büyük bir kolaylık sağlıyor okuyucuya.
Eğer sizin de sahaflardan benim gibi ağzınız yanmışsa, bir de Sahaf Mendel’i okuyun derim ben.
Kaynak : İHA