Rıdvan Kadir Yeşil’in kendi akranları içinde farklı bir söz varlığı, bir mısra düzeni, bir söyleyiş biçim var. Her şeyden önce yaşayan bir şiir bu. Çünkü sosyal(ist) bir yerden neş’et ediyor şiir.
Türk edebiyatında annesi veya babası yazar, şair olan epey isim var. Aklıma Recaizade Ekrem-Ercüment Ekrem Talu, Namık Kemal-Ali Ekrem Bolayır, Halit Fahri Ozansoy-Gavsi Ozansoy, Nazım Hikmet-(üvey) oğul Memet Hilmi Yavuz-Ali Hikmet Yavuz gibi örnekler geliyor.
Başkaları da var. Ahmet Midhat’ın Muallim Naci ile; Halit Fahri’nin, Gavsi Ozansoy’la edebi tartışmalara girdiğini biliyoruz. Ben de bu geleneği yıkmayacağım. Ancak okuyucular yine de yakın zamanlara kadar şahit olmadıkları bir itiraf ile karşılaşacaklar.
Çünkü hikayeci baba, oğlunun ilk şiir kitabı hakkında yazıyor.
İtiraf ederim. Üniversiteden mezun olup Birnokta dergisinde şiiri yayınlanıncaya kadar Rıdvan Kadir’in şair olduğundan haberim yoktu.
Rıdvan Kadir, kitaplarla dolu bir evde büyüdü. Eve gelince elimde çikolata, bisküvi, şekerden çok, gazete, dergi, kitap gördüler.Bir de dört şairin fotoğrafını gördüler yan yana. Mehmet Âkif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç ve İsmet Özel. Necip Fazıl’ı dedesi zannederdi.
Üniversite tahsili için İst. İktisat Fakültesine giderken Mustafa Kutlu, Sezai Karakoç ve İsmet Özel külliyatını okudu. Okumadıklarını yanında götürdü. Ne olduysa üniversite yıllarında olmuş. Fakülteden mezun olduktan sonra karşımıza şair olarak çıktı.
Anadolu’da bir söz vardır: Evladı ben doğurdum fakat gönlünü ben doğurmadım, der. Doğrusu Rıdvan Kadir’i tanımamışım. Ya da o bizden sanatla dışa vuracağı iç dünyasını iyi saklamış.
HASTALIK VE ÖLÜME DAİR ŞİİRLER
Çocukken içli olduğunu gösteren dışavurumları yoktu. Ta ki bacaklarında sedef çıktı, doktora götürdük. Doktor, bu çocuk bir şeyden korkmuş veya bir şeyleri sıkıntı yapmış dedi. Hastalık geçince bu teşhis üzerinde de durmadık.
Dönüşte Öderim şiir kitabı gösteriyor ki insan gerçekten bir meçhuldür. Onun en yakınlarının dahi bilemediği yönleri vardır. Şöyle de denebilir: Bir insanı en az, en yakınındakiler tanır.
Buraya kadar bir baba olarak konuştum. Bundan sonraki satırlarda bir hikaye yazarı, bir edebiyat öğretmeni ve bir eleştirmen olarak konuşacağım.
Şiirlerin ortak imgesinin ölüm olduğunu görüyoruz. Kaçınılmaz son ölüm, modern zamanlarda binbir şekle ve vesileye bürünerek geliyor. Denilebilir ki modern insanı modern öncesinden ayıran en önemli husus, ölüm şeklidir. Çünkü bazen -kitabın arka sayfasında görüldüğü gibi- akrep ve intihar kisvesinde gelir bazen kırk birinci gün’ün insanlık durumları, sorgulamalar ile. İnsan “dışarıdan sürgülü kapılar” ardında adeta ölüme kıstırılmıştır. Geride “getto’da bir bankın üzerine kıvrılmış” bir “ölü katılığı” kalır.
Bu değini yazısında diğer şiirler üzerinde durmayacağım Rıdvan Kadir Yeşil’in kendi akranları içinde farklı bir söz varlığı, bir mısra düzeni, bir söyleyiş biçim var. Her şeyden önce yaşayan bir şiir bu. Çünkü sosyal(ist) bir yerden neş’et ediyor şiir. Bireyin iç dünyasının sorgulandığı yerlerde bile bu sosyal oluştan ayrılmıyor şair. (İsmet Özel’de olduğu gibi.) İkincisi, insanı(okuru) huzursuz ediyor. Kendi adıma huzursuz oldum. Beni huzursuz eden, dışarıdan çarşaf gibi görünen denizin dip dalgaları. Çok sert ve acıtıcı çünkü. Hiç tenkit etmeyecek misin diyenler için şunu söyleyeceğim. Şiir eksiltme üzerinden ilerleyen, eksilttikçe netleşen bir sanattır. Bundan dolayı bazı şiirlerde eksiltmelerin artması gerekir. Bir hikayeci olarak bu temel tespitime, şairler ve eleştirmenlerin yeni şeyler eklemesi umulur.
Kaynak : İHA