Kreş, anaokulu ve ilkokul 1. sınıflarda çocuklar için alışma süreci zor olabiliyor. Türk Psikologlar Derneği Van İl Temsilcisi Psikolog Selva Kaya, çocukların okula uyumu ve adaptasyon süreciyle ilgili önemli tavsiyelerde bulundu.
Okula başlayan hemen hemen her çocuk bir uyum sürecinden geçiyor. Bu süreç bazı çocuklar için oldukça kısa olurken bazı çocuklar için uzun ve sancılı olabiliyor. Her çocuğun okula uyum sürecinde farklı özellikler sergilediğini belirten Kaya, “Okula adaptasyon süreci, her çocuğun ruhsal altyapısına ve sahip olduğu çevresel şartlara göre farklı deneyimlenir. Ancak hepsinde ortak olan bir nokta vardır ki çocuk güvenli, sınırları belli, bilindik bir aile/ev ortamından çıkıp tamamen belirsizliğin, bilinmezliğin olduğu bir ortama adım atmıştır. Çocuğun belirsizliğe olan toleransı burada vereceği tepkilerin belirleyicisi olacaktır” dedi.
“ADAPTASYON SÜRECİNDE ÇOCUKLAR TEPKİ VEREBİLİR”
Adaptasyon sürecindeki çocuklarda görülen tepkilerin normal olduğuna dikkat çeken Kaya, “İlkokula başlayan çocukların bulunduğu bir sınıfa girdiğinizde ağlayıp bağıran, ailesini yanında isteyen, etrafa şaşkın gözlerle bakan, donuk, neşeli veya meraklı/ilgili çocuklarla karşılaşabilirsiniz. Bunların hepsi olağandır ve sürecin nasıl yönetilmesi gerektiği ile ilgili bizlere bilgi verir. Sağlıklı sayılabilecek bir adaptasyon sürecinde çocuk yukarıda bahsettiğimiz tepkilerin hepsini verebilir. Burada olumsuz olarak algılanan ağlama, bağırma, donuk olma, aileden kopamama gibi tepkiler şiddetli değildir ve okula dair fikirler oturdukça birkaç hafta içinde ortadan kalkar. Ancak çevreye ve kendine zarar verme, birkaç haftayı geçen şiddetli ağlama ve bağırmalar, ebeveynlerden ayrılmada güçlük veya bulunduğu ortamda değilmiş gibi görünme ile yaşanan donukluk, uzman kişilere başvurmayı gerektirebilmektedir” şeklinde konuştu.
“ANNE VE BABAYA DÜŞEN GÖREVLER NELERDİR?”
Özellikle ebeveynlerin çocukların okula adaptasyon sürecinde yerine getirmesi gereken bazı görevler olduğunu dile getiren Kaya, şunları söyledi:
“Okula başlamak, yalnızca çocuğun aileden ayrılıp yeni bir ortama girmesi gibi düşünülmektedir. Ama madalyonun bir diğer yüzü vardır: Bu süreçte aile de çocuktan ayrılmış olur. Aileye düşen öncelikli görev ise ayrılığa dair kendi kaygılarını kontrol edebilmek, rahat ve kararlı olmaktır. Bu tutum çocuğa da yansıyarak rahatlamasına yardımcı olacaktır. .Çocuğu kaygılandıran, bilinmeyen bir ortama ve sürece dâhil olmasıdır. Bu yüzden okula neden gittiği, orada nelerle karşılaşacağı ve nelerden sorumlu olacağı çocuğa kısa, net ve kesin ifadelerle önceden açıklanmalıdır. Aile, “korkulacak hiçbir şey yok” “boşuna ağlıyorsun” “her şey çok güzel” gibi ifadelerle çocuğun endişe ve huzursuzluğunu bastırmamalıdır. Çocuğun duygularını ifade etmesine izin vermelidir. Bu duyguları yaşamasının normal olduğunu ve başkalarının da böyle duygular hissedebileceğini fark eden çocuk yalnızlık hissinden kurtularak rahatlayacaktır. Okula dair kaygıya yönelik olarak yazılan kitapların okunması da benzer etkiye imkân tanıyacaktır. .Gerekirse okula başlamadan önceki haftalarda okul provalarının yapıldığı oyunlar oynanabilir, böylece çocuğun okula dair fikir edinmesine katkıda bulunulur. Çocuk vaktinde okula bırakılmalı ve vaktinde okuldan alınmalıdır. Okul alışverişi, defter kitapları kaplamak gibi okula dair hazırlıklara çocuklar da dâhil edilmelidir” ifadelerini kullandı.