Ankara Sanayi Odası (ASO) Temmuz ayı Meclis Toplantısı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun da katılımlarıyla ASO binasında bulunan Zafer Çağlayan Meclis Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.
Gerçekleştirilen toplantıda konuşan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu Ankara’da pek çok Ar-Ge girişimleri ve tasarım merkezleri kurulduğuna vurgu yaparak, “Ankara’da pek çoğu ASO’nun emek ve katkılarıyla hayata geçen, 140 Ar-Ge ve 37 tasarım merkezi, 11 Teknoparkı ve 13 Organize Sanayi Bölgesi, bugün hepimiz için ayrı bir gurur kaynağı haline geldi” dedi.
ASO Temmuz ayı Meclis Toplantısı’nda konuşan Hisarcıklıoğlu, Ankara’nın ticaret ve sanayi anlamında her geçen gün kalkınmaya ve bu konulara yatırımlar yapmaya devam ettiğini bu noktada çalışmaların hız kesmeden sürdüğünü vurgulayarak, “ASO ile birlikte Ankara, savunma sanayisinden, sağlık teknolojilerine, iş ve inşaat makinelerinden, yüksek nitelikli üretime kadar her alanda, adından söz ettiren, dünyanın her köşesine sanayi ürünleri ihraç eden bir konuma yükseldi. Ankara’da pek çoğu ASO’nun emek ve katkılarıyla hayata geçen, 140 Ar-Ge ve 37 tasarım merkezi, 11 Teknoparkı ve 13 Organize Sanayi Bölgesi, bugün hepimiz için ayrı bir gurur kaynağı haline geldi. Gençlerimizi meslek sahibi yaptık, firmalarımıza da nitelikli insan kaynağı sağladık. ASO’da bu çerçevede çok başarılı işler yapıyor. Mesleki eğitimde gerçekten farkınızı gösteriyorsunuz. Ankara’mıza kazandırdığınız ASO Teknoloji Koleji’nin yanı sıra Gazi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ni himayenize aldınız. Bu lisede yetiştirdiğiniz gençlerimiz, TEKNOFEST 23 İnsansız Hava Araçları kategorisinde gösterdikleri üstün başarılarla, Ankara Sanayi Odamızı gururlandırmış oldular. 6 yıl önce başlattığımız Türkiye’nin Otomobili projesiyle 60 yıllık yerli ve milli otomobil rüyamızı da hayata geçirdik. Tarihimizde ilk defa, fikri mülkiyet haklarının tamamı ülkemize ait olan otomobili ürettik” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin Otomobili projesiyle 60 yıllık yerli ve milli otomobil rüyamızı da hayata geçirdik”
Türkiye’nin yerli ve milli otomobili Togg için 6 yıl önce 5 geliştirici olarak düğmeye bastıklarını ve bu projenin 60 yıllık bir rüyayı gerçekleştiren bir proje olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, konuşmasını şu sözlerle bitirdi:
“6 yıl önce başlattığımız Türkiye’nin Otomobili projesiyle 60 yıllık yerli ve milli otomobil rüyamızı da hayata geçirdik. Kimse babayiğit olarak ortaya çıkmazken, 5 babayiğit olarak 6 yıl önce yola çıktık. Tarihimizde ilk defa, fikri mülkiyet haklarının tamamı ülkemize ait olan otomobili ürettik. Togg ile sadece otomobil üretmekle kalmadık. Elektrikli, akıllı ve otonom teknolojilerle dönüşen yeni mobilite ekosistemine de öncülük ediyoruz. Ankara’da kurduğumuz Togg’un teknoloji merkezini önümüzdeki yıllarda 600-700 mühendisin çalıştığı en büyük teknoloji ve mühendislik şirketlerinden biri haline getirmeyi hedefliyoruz. Yani yeni nesil mobilite teknolojilerine Ankara’dan yön vereceğiz. Togg’un Mart ayında başlayan yurt içi satışlarda, üretimin 6 katından fazla talep geldi. Bu da halkımızın teveccühünü ve inancını gösterdi. Seneye inşallah ihracata başlayacak ve bayrağımızı dünya pazarlarına taşıyacağız. Bu hayal hepimizindi, gerçekleştirmenin gururunu da hep birlikte yaşayacağız.”
“Ülkemiz 40 yıldır dışa açık, ihracata dayalı bir büyüme modeli izliyor”
ASO binasında gerçekleştirilen Temmuz ayı Meclis Toplantısı’nda açıklamalarda bulunan ASO Başkanı Seyit Ardıç, sanayi ve ticaret adına dünyanın değiştiğini ve geliştiğini ve bu değişime ayak uydurulması gerektiğine vurgu yaparak, “Dünya ekonomisinde çok önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemdeyiz. Gözlerimizin önünde yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğuna şahit oluyoruz. Yatırım süreçleri, üretim teknolojileri ve ticaret ortamı değişiyor. Ülkemiz 40 yıldır dışa açık, ihracata dayalı bir büyüme modeli izliyor. Dolayısıyla dünyadaki değişimlere vakıf olmak ve milli koşullarımıza uyarlayarak hızla adapte olmak, bizim için temel bir gerekliliktir. Son dönemde dünya ekonomisinde belirginleşen eğilimlere baktığımızda birkaç hususun öne çıktığını görüyoruz. Bunlardan ilki; dünyada neredeyse bütün ülkelerin katıldığı ve 1990’larda zirveye çıkan, yatırım ve ticaretin liberalleşmesinin kısmen zayıflamasıdır. 2008 küresel finans krizinin ardından gelişmiş ülkelerde çeşitli korumacı ve milli tedbirler gündeme geldi. Brexit bu eğilimin bir sonucuydu. Çin’in kriz sonrasındaki kur uygulamaları yine aynı yaklaşımın ürünüydü. Rusya-Ukrayna savaşının ardından gelen enerji krizi ise, tedarik sisteminin jeopolitik ve ulusal güvenlik risklerini gözler önüne serdi. Aynı riskler, gübre krizinde de ortaya çıktı. Enerji ve gıda arz güvenliği, dünya gündeminde her zamankinden önemli hale geldi. Rezervleri az sayıdaki ülkede bulunan kritik maden, mineral ve toprak elementlerinde yine benzer arz güvenliği riskleri mevcut” ifadelerini kullandı.
Teknoloji alanında yaşanan çip krizleri ile ilgili olarak da açıklamalarda bulunan Ardıç, ABD’nin yanı sıra Avrupa ülkelerinin de bu krizi çözmek adına üretim yapmaya başladığını vurgulayarak, değişen dünyaya ayak uydurulması gerektiği mesajını verdi. Ardıç yaptığı açıklamada şu sözleri kullandı:
“Bu hadiseleri ABD’nin yarı iletken sektöründe Çin’e yönelik ihracat kısıtlamaları takip etti. ’Çip savaşları’ olarak da anılan mevzuya, Japonya ve Hollanda da katıldı. Çığır açan teknolojilerde Amerika’nın gerisinde olan Avrupa, üstünlüğü yeşil dönüşümle sağlamayı hedefliyor. Resmin bütününe baktığımızda, ülkelerin bir yandan jeopolitik riskleri azaltmak için iş birliği ya da ayrışma politikaları uyguladıklarını, diğer taraftan küresel ekonomiye açık olan fakat bağımlı olmayan bir ekonomi tesis etme çabalarını görüyoruz. Diğer taraftan sıklığı ve şiddeti artan doğal afetler, göçler, salgın hastalıklar siyaseti ve ekonomiyi artan ölçüde etkiliyor. Yapısal olarak ise teknolojik dönüşümün ve yeşil dönüşümün sürükleyici olduğu bir yeniden yapılanma görüyoruz. Sözün özü: ’Dünya değişiyor. Türkiye küresel piyasalara yüksek derecede açık ve enerji başta olmak kritik bazı ham madde ve ürünlerde dış tedarikçilere bağımlı. Jeopolitik dengeleri, yatırım ve ticaret akışları, teknolojik ilerleme, finans teknikleri, Yeşil Dönüşüm gereği ile farklı çözümler gerektiren yeni bir dünya düzeni şekillenirken, dünya arenasında son derece etkin fakat giderek daha bağımsız olmanın çarelerini aramalıyız. Bazı ülkeler teknoloji üretimiyle, bazı ülkeler ham madde ve doğal kaynak tedarikiyle, bazıları dönüşüme öncülük edecek yenilikler ile dünyada güç ve söz sahibiyken, biz de ülkemizi daha güçlü ve alternatifsiz kılacak adımları atmak zorundayız.”
*İHA*