Timaş Yayınları 40 yıllık yayıncılık deneyimi ve birikimini yeni markası ‘Timaş Akademi’ ile taçlandırıyor. 1982 yılından bugüne binlerce kitap ve milyonlarca okura ulaşan Timaş Yayınları şimdi de Timaş Akademi’yle sürdürecek.
Yayın hayatına başladığı 1982 yılından bugüne binlerce kitap ve milyonlarca okura ulaşan Timaş Yayınları, ‘Timaş Akademi’ ile sosyal bilimlerin önemli alanlarında yayımlayacağı yepyeni kitaplarla yine okurların büyük ilgisini çekecek. Timaş Akademi, Ekim ayıyla birlikte okurların karşısına sosyal ve beşeri bilimlerin felsefe, tarih, edebiyat araştırmaları, sosyoloji, ilahiyat, filoloji, antropoloji, siyaset bilimi, Türkoloji, psikoloji, uluslararası ilişkiler ve hukuk gibi alanlarında Türkiye’den ve dünyadan özgün, kaliteli çalışmalarla çıkmayı hedefliyor. Timaş Akademi ile yayına hazırlanacak tüm çalışmalar birbirinden değerli, alanlarında yetkin isimlerin yayın danışmanlığında değerlendirilecek. Timaş Akademi’nin danışma kurulunda Prof. Dr. Ali Akyıldız, Prof. Dr. Asım Cüneyd Köksal, Dr. Kaan Durukan ve Dr. Hakan Erdem yer alıyor. Timaş Akademi’de yayına hazırlanacak eserler, akademik kriterlere uygunlukları onaylandıktan sonra editör masasındaki yerini alacak. Titiz editöryal çalışmanın ardından ise eserler okuyucusuyla buluşacak. Böylece akademi dünyasının birbirinden kıymetli çalışmaları akademinin kütüphanesinden bu alanlara ilgisi olan tüm okurların kütüphanesine Timaş Akademi etiketiyle taşınacak.
Tarihçilik ve Yöntem Üzerine – Prof. Dr. Ali Akyıldız
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir.
Son dönem Osmanlı tarihi üzerine yaptığı dikkat çekici çalışmalarla ön plana çıkan Prof. Dr. Ali Akyıldız, Tarihçilik ve Yöntem Üzerine adını verdiği bu eserinde tarihçilik mesleği ve tarihçiliğin yöntemine dair yazdığı makalelerini bir araya getirerek tarih öğrencileri ve genç tarihçiler için bir el kitabı oluşturmaktadır. Osmanlı tarihi araştırmaları sırasında karşılaşılan problemler ve bu problemler hakkında ileri sürülen çözüm yollarını içeren bu makaleler, tarih araştırmacıları için oldukça ufuk açıcı bilgiler içermektedir. Tarih yazımındaki yükselen trendlerden biri olan biyografi yazıcılığı, hanedan tarihi üzerine yapılan çalışmalarda karşılaşılan problemler, tarih araştırmalarına temel teşkil eden belgelerin neyi söyleyip neyi söylemediği, Hicri takvimi Miladi takvime çevirme sırasında yaşanılan sorunlar ve bunlar için ileri sürülen çözüm yöntemleri, Yakın Çağ Osmanlı sosyo-ekonomik tarihinde karşılaşılan kaynak sorunları ve Osmanlı arşivinin önemi gibi konular Ali Akyıldız’ın bu kitapta yer alan makalelerinde cevaplamaya çalıştığı konular arasında yer almaktadır. Prof. Dr. Ali Akyıldız, bu kitapta bir araya getirdiği makaleleriyle tarihçilik mesleğine yeni adım atmış genç araştırmacıların bu uzun ve meşakkatli yolda ilk taşları döşemelerine yardım etmektedir.
Editörün Görüşü
Son dönem Osmanlı tarihi üzerine yaptığı ses getiren çalışmalarla otorite olarak kabul edilen Prof. Dr. Ali Akyıldız’ın bu çalışması tarih öğrencilerine ve araştırmacılarına yol gösterecek bir rehber niteliği taşıyor.
Neden Önemli?
Bu kitap, Ali Akyıldız’ın akademik hayatı boyunca yaptığı belli başlı çalışmaların ardından geriden gelenlere yol gösterici olması için kaleme aldığı tarihçilik ve tarih yöntemi hakkındaki makalelerden oluşmaktadır. Eser, alanın otoritesi sayılan bir ismin akademik hayatı boyunca kendi emeğiyle döşediği taşların haritasını genç tarihçilere tarif etme ve bu genç tarihçilerin de kendi taşlarını döşeyebilmelerine imkân tanımak üzere kaleme alınmıştır. Bu eser, genç tarihçilerin ve tarih araştırmacılarının tarihçilik mesleği ve metodolojisi üzerine bilgi sahibi olmalarına katkı sağlayacaktır.
Kitaptan
“Tarih çok farklı parametrelerin öncellenebileceği ve kullanılabileceği bir alan olduğu için ciddi bir donanım gerektirir. İnsana dair olan her şey tarihin konusuna girer. Bu açıdan çalışılan konunun değişik veçheleriyle ortaya konulabilmesi için sosyal bilimlere ait farklı disiplinlerin verileri ve yöntemleri hakkında bilgi sahibi olması, tarihçiyi zenginleştirip farklı kılar.”
Halife Abdülmecid Efendi – Dr. Lale Uçan
Zamanın Ruhunun Peşinde Bir Osmanlı…
Bu kitap, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde tarihin kırılma anlarından birinin doğrudan muhatabı olan Halife Abdülmecid Efendi’nin hayatını tüm ayrıntılarıyla ortaya koymaktadır. Kitapta, Halife Abdülmecid Efendi’nin siyasi yaşantısının ötesinde gündelik hayatı, Dolmabahçe Saray teşkilatı ile ilişkilendirilmiştir. Şehzâdeliğinden halifelik yıllarına kadar yanında olan insanlar ve onlarla ilişkileri, saray teşkilatının anlaşılmasına katkı sağlayacak bilgiler olarak öne çıkmaktadır. Çalışmada Abdülmecid Efendi’nin eğitimi, arkadaşları, dostları, okuduğu eserler ortaya çıkarılırken, kurmuş olduğu ilişki ağı kültürel ve çevresel dinamikler çözümlenerek ele alınmıştır. Abdülmecid Efendi, kendisi için oluşturduğu sanat muhitinin etkisiyle bir dönüşüm yaşamıştır. Bu nedenle, elinizdeki bu çalışma incelediği zaman diliminin dinamikleriyle birlikte değerlendirilmiştir. Ressam Abdülmecid Efendi’nin müzik ve hat sanatına olan ilgisine bu bağlamda bakılmıştır. Konuyla ilgili arşiv malzemelerinden, birincil ve ikincil kaynaklardan yararlanılmıştır. Bu eser, zamanın ruhunun peşinde bir halifenin hayatını gözler önüne sermektedir.
Editörün Görüşü
Dr. Lale Uçan, Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden çekildiği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin doğduğu sırada sahneye çıkan bir isim olan Abdülmecid Efendi’nin hayat hikayesini bütün ayrıntılarıyla okuyucuların gözlerinin önüne seriyor.
Neden Önemli?
Bu eser, Osmanlı hanedanının son resmî temsilcisi ve son İslam halifesi olan Abdülmecid Efendi’nin hayatını bütün ayrıntılarıyla gözler önüne sermektedir. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Dr. Lale Uçan tarafından kaleme alınan bu eser, adı çok bilinmesine rağmen hayatı hakkında detaylı bilgi pek de bulunmayan Halife Abdülmecid Efendi’nin zamanın ruhunun peşinde koşuşunu resmetmektedir. Çocukluğu, şehzadeliği, veliahtlığı, halifeliği ve sürgün yılları büyük bir titizlikle Dr. Lale Uçan tarafından büyük bir titizlikle incelenmiş ve hayatı bütün ayrıntılarıyla yazıya dökülmüştür.
Kitaptan
“Abdülmecid Efendi, Doğu temelli, ama Batı’ya uzantıları olan bir sentez dünya kurgulamıştır. Bu kurgunun içinde gidip gelmeler yaşayan Abdülmecid Efendi’nin hayatına hem modern hem de geleneksel dünya görüşünün enerjisi yansımıştır. Onun bu özelliklerini eğitiminden aile ilişkilerine, sanatından arkadaş çevresine takip edebiliriz.”
Şer’i Siyaset – İbn Teymiyye
İslam toplumlarında siyasi düşüncenin çerçevesini çizen eser…
Miladi 13. yüzyılın ikinci yarısı ile 14. yüzyılın ilk yarısında yaşayan İbn Teymiyye kaleme aldığı eserlerle İslam düşünce tarihini önemli ölçüde etkilemiş isimlerden biridir. En önemli eseri kabul edilen ve Türkçeye Şer’i Siyaset adıyla Prof. Dr. Soner Duman tarafından Arapçadan tercüme edilen es-Siyâsetü’ş-Şer’iyye fî ıslâhi’r-râî ve’r-raiyye, İslam siyaset düşüncesi alanında kaleme alınan eserler arasında ön sıralarda yer almaktadır. İbn Teymiyye bu eserinde ideal siyasetten bahsetmektedir. İbn Teymiyye siyasî konuları ele alırken emanet ve ehliyet konuları üzerinde ısrarla durmakta, devlet kademesindeki her bir göreve ehliyet, liyakat ve emniyet sahibi kimselerin atanması gereğinden söz etmektedir.
İslam siyaset düşüncesinin önemli isimlerinden biri olan İbn Teymiyye’nin bu eseri bir bütün halinde bakıldığında İslam siyaset düşüncesi konusunda nassların ve tarihî uygulamanın nasıl görüldüğünü tespit konusunda önemli bir birikim sunmaktadır. Bu yönüyle bu eser, konuya ilişkin araştırma yapanlar için önemli metinlerin başında gelmektedir.
Editörün Görüşü
İslam siyaset düşüncesinin temelini oluşturan ilk tartışmalar ve bilgiler fıkıh ilminin kurucu metinlerine kadar gitmektedir. Genel fıkıh eserlerinin farklı bölümlerinde dağınık bir biçimde ele alınan siyasete ilişkin konular ilerleyen dönemlerde önemine binaen müstakil çalışmalara konu olmuştur.
İbn Teymiyye’nin Şer’i Siyaset adlı eseri İslam siyaset düşüncesinin ele alındığı önemli çalışmalardan biridir.
Neden Önemli?
İslam düşünce tarihininönde gelenlerinden biri olan İbn Teymiyye’nin es-Şer’i Siyaset isimli eseri İslam siyaset düşüncesi alanındaki önemli eserlerden biridir. İbn Teymiyye eserinde çoğunlukla ideal siyasetten söz etmektedir. Bununla birlikte yeri geldikçe kendi döneminde rastladığı olumsuzluklara temas etmekte, bunlardan hareketle “imkân ölçüsünde sorumluluk” konusuna vurgu yaparak reel siyasete bu bağlamda temas etmektedir.
Eseri ayrıcalıklı kılan hususlardan birisi müellifin kendi döneminde rastladığı yönetimler, gruplar, farklı devlet görevlerini üstlenmiş memurlara dair yaptığı tespit, tasnif ve taksimlerdir. Özellikle din-siyaset ilişkisi, siyasîlerin olumlu ve olumsuz davranış tarzları, kamu görevi üstlenenlerin ahlakî vasıfları konusunda müellifin orijinal tespit ve değerlendirmeleri bulunmaktadır.
Kitaptan
Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: “Bir kimse Müslümanların herhangi bir işinin başına geçer de sonra sırf sevdiği veya akrabası olduğu için yönetimi dâhilinde olmak üzere bir şahsa görev verse Allah’a, resulüne ve Müslümanlara hıyanet etmiş olur.”
Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti – Dr. Hüsnü Ada
İlk Modern Osmanlı Sivil Toplumunun Hikayesi…
Bu çalışma, Osmanlı topraklarında Osmanlılar tarafından kurulan ilk modern sivil toplum örgütü olan Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin 1868-1911 yılları arasındaki faaliyetlerini ele almaktadır. Eseri kaleme alan Dr. Hüsnü Ada, Cemiyet’in kuruluş sürecini, faaliyet alanlarını, savaşlar ve diğer toplumsal problemler sırasındaki çalışmalarını tüm detaylarıyla aktarmaktadır. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti üzerine yapılan çalışmalar genellikle Cemiyet’in 1911 yılı sonrası faaliyetlerini ele aldığından 1911 öncesi dönem pek bilinmemektedir. Dr. Hüsnü Ada’nın bu çalışması, Cemiyet’in karanlıkta kalan bu dönemini aydınlatmaktadır.
Editörün Görüşü
Bu kitapta, Marmara Üniversitesi Tarih Bölümünde doktora eğitimini alan Hüsnü Ada, günümüzde Kızılay olarak bildiğimiz Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin kuruluş hikâyesini tüm detaylarıyla anlatmaktadır. Cemiyetin kuruluş hikayesi, uluslararası alanda tanınma için yapılan çalışmalar, faaliyet alanları, yaptığı çalışmalar, toplumsal yaşamdaki karşılığı bu eserde ele alınan konular arasında yer almaktadır. Genellikle, Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin tarihinin 1911’den sonraki kısmı iyi bilinmektedir. Hüsnü Ada, bu eseriyle Cemiyet’in 1868-1911 yılları arasındaki döneme ışık tutmaktadır.
Neden Önemli?
Bu çalışma, modern anlamda ilk Osmanlı sivil toplum örgütü olan Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin 1868-1911 yılları arasındaki pek bilinmeyen tarihini bütün teferruatıyla ortaya koymaktadır.
Kitaptan
“1911 öncesi OHAC, resmedilenin aksine tamamıyla işlevsiz geçirilen bir dönem değil, başarılarla dolu 1911-1925 dönemine zemin hazırlayan oldukça önemli hizmetlerin gerçekleştirildiği bir dönem olmuştur. Bu dönemde gerçekleştirilen fedakarane hizmetler hak ettiği ölçüde dile getirilmemiştir. Örneğin, Osmanlı-Rus Harbi’nde OHAC tarafından tedavi edilen 47,723 hasta-yaralı asker sayısının yarısı alındığında bile toplamda Trablusgarb ve Balkan Savaşı’nda tedavi edilen asker sayısından fazla olup bu uğurda vefat eden yedi OHAC hekimi de akıldan çıkarılmamalıdır.”
Sirozîler – Dr. Muharrem Varol
Ayanlıktan İlmiyeye Bir Hanedanın Öyküsü…
19. yüzyıl pek çok açıdan Osmanlı Devleti için bir değişim ve dönüşüm dönemi olmuştur. Sultan II. Mahmud ile başlayan merkezî yönetimi güçlendirme çabaları devletin taşrada gücü elinde bulunduran ayanlarla yeri geldiğinde uzlaşma yeri geldiğinde de çatışma ile neticelenecek politikalar izlemesine neden olmuştur. Bu süreçte Osmanlı merkezî yönetiminin muhatap olduğu ayanlardan biri de Sirozi İsmail Bey ve daha sonra onun yerine geçen oğlu Yusuf Muhlis Paşa’dır. Bu iki ismin soyundan gelenler de Osmanlı topraklarında varlığını hissettiren değişim rüzgarından etkilenmiştir. Osmanlının son dönemlerinde ayanlıktan ilmiyeye evrilen bu ailenin öyküsü cumhuriyetle birlikte vatandaşlığa dönüşecektir. Dr. Muharrem Varol tarafından kaleme alınan bu eser, imparatorluğun en uzun yüzyılında bir ayan hanedanının değişim ve dönüşüm öyküsünü tüm detaylarıyla okuyucuların önüne sermektedir.
Editörün Görüşü
Bu eser, Osmanlı Devleti’nde merkezi yönetim ile taşrada gücü elinde bulunduran ayanlar arasındaki ilişkileri inceleyerek başlıyor ve ardından da bir ayan ailesinin bir asır içerinde yaşadıkları ve geçirdiği değişimi gözler önüne seriyor. Bir anlamda Türk modernleşmesinin ülkenin önde gelen ailelerinden birine sirayetinin hikâyesini okuyuculara sunuyor.
Neden Önemli?
Bu kitap, Osmanlı’nın en uzun yüzyılı olarak ifade edilen 19. yüzyılın ilk yarısında devlet otoritesinin taşradaki yansıması olan ayanlık müessesesinin en önemli temsilcilerinden bir olan Sirozîleri anlatmaktadır. 1808 yılında yürürlüğe konulan Sened-i İttifak’a imza koyan ayanlardan biri olan Sirozi İsmail Bey ve onun vefatının ardından yerine geçen oğlu Yusuf Muhlis Paşa’nın faaliyetleri, ailenin diğer üyelerinin Osmanlı’nın son dönemi ve erken Cumhuriyet döneminde yaşadıkları, ayanlarla Osmanlı Devleti’nin ilişkileri, Osmanlı Devleti’nin dağılmasıyla Balkan Türklüğünün başına gelenler bu eserde detaylı bir şekilde anlatılmaktadır.
Kitaptan
“Bir ucu Köprülüler sülalesine diğer bir ucu Veziriazam Siyavuş Paşa’ya uzanan köklü bir idareci aileden gelen Sirozîzâdelerin Osmanlı modernleşme tarihinde müstesna bir yeri vardır.”
Ahmed Cevdet Paşa – Dr. Kübra Fettahoğlu
Tarihi Yapan ve Yazan Bir Osmanlı Bürokratı: Ahmet Cevdet Paşa
İmparatorluğun en uzun yüzyılı olan 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin üst bürokratik kadrolarında yer alan ve ömrünü Tanzimat hükümlerinin uygulanarak Osmanlı Devleti’nin ayağa kaldırılmasına adayan bir bürokrat ve aynı zamanda önemli bir tarihçi olan Ahmet Cevdet Paşa’nın bürokratik ve siyasi hayatı bu çalışmanın ana eksenini oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra, Dr. Kübra Fettahoğlu, Ahmet Cevdet Paşa’nın bir başka yönüne, tarihçiliğine de değinmektedir. Kaleme aldığı tarih metinleriyle kendinden sonraki dönemde Osmanlı tarihinin ana kaynaklarından biri olan ve olayların ele alınışına ve yorumlanmasına kendi bakış açısına göre yön vermeyi başaran Ahmet Cevdet Paşa, 20. yüzyılda son dönem Osmanlı tarihi hakkında çalışmalar yapan araştırmacıların üzerinde oldukça etkili olmuştur. Dr. Kübra Fettahoğlu, bu kapsamlı çalışmasında önemli bir devlet adamı ve tarihçi olan Ahmet Cevdet Paşa’yı ayrıntılı bir şekilde ele almaktadır.
Editörün Görüşü
İmparatorluğun en uzun yüzyılı olarak tarif edilen 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin üst düzey bürokratik kadrolarında önemli hizmetler ifa etmiş olan Ahmet Cevdet Paşa’nın hayat hikayesi, son dönem Osmanlı tarihi alanında yaptığı çalışmalarla adını duyurmaya başlayan genç tarihçi Dr. Kübra Fettahoğlu’nun kaleminden tüm detaylarıyla ve akıcı bir üslupla okuyucuların önüne seriliyor.
Neden Önemli?
Bu kitap, Osmanlı bürokrasisindeki önemli görevleri nedeniyle son dönem Osmanlı tarihinin önemli isimlerinden biri olmasının yanı sıra kaleme aldığı tarih metinleri sayesinde 20. yüzyıl boyunca Türkiye’de Osmanlı tarihi üzerine yapılan araştırmaları etkileyip yönlendirmeyi başaran Ahmet Cevdet Paşa’nın hayat hikayesini ortaya koymaktadır.
Kitaptan
“Ahmet Cevdet Paşa, tarihçi, hukukçu, devlet adamı, âlim vasıflarını birlikte taşıması ve Tanzimat dönemini yaşamış ve yazmış bir şahit olması hasebiyle 19. yüzyılın araştırılması ve üzerinde düşünülmesi gereken figürlerinden biridir.”
Erken Orta Çağ Avrupası’nda Hayat – Doç. Dr. Özlem Genç
Avrupa’nın Karanlık Çağına Işık Tutan Eser…
Türkiye’de Orta Çağ Avrupa tarihi üzerine yapılan çalışmalar genellikle Geç Orta Çağ’a odaklanırken Doç. Dr. Özlem Genç, bu çalışmasında Erken Orta Çağ Avrupası’nın önde gelen toplumlarından biri olan Franklar üzerine yoğunlaşmıştır. Bunu yaparken de Frankların ilk yasa metni olan ve toplumsal yaşamın düzenlenmesinde büyük katkıları bulunan Pactus Legis Salicae’den yararlanmıştır. Bu metni orijinal dili Latinceden Türkçeye çeviren Özlem Genç, böylece ülkemizde Erken Orta Çağ Avrupası’nın daha iyi anlaşılması ve bu alana olan ilginin artması için çaba sarf etmektedir. Özlem Genç’in bu çalışması, Avrupa’nın karanlık devrinin daha iyi aydınlatılması için önemli bir kaynak olacaktır.
Editörün Görüşü
Türkiye’de Orta Çağ Avrupa tarihi alanında çalışan genç akademisyenler arasında yer alan Doç. Dr. Özlem Genç, bu çalışmasında Avrupa’nın en eski hukuk metinlerinden biri olan Pactus Legis Salicae’nin Latinceden yaptığı çevirisi üzerinden Erken Orta Çağ Avrupası’nın önde gelen toplumlarından biri olan Frankların yaşayışı özelinde Avrupa’da toplumsal yaşamı ele almaktadır.
Neden Önemli?
Özlem Genç, bu çalışmasında Frankların tarih sahnesinde görülmeye başladıkları andan, onları merkezî bir güç altında birleştiren Clovis`e kadar siyasi faaliyetleri, Roma İmparatorluğu ile ilişkileri ve en önemlisi Orta Çağ Avrupası`na etkilerini değerlendirmeye çalışmıştır. Bu etki, Clovis döneminde derlendiği düşünülen ve Frankların bilinen ilk yasaları olan Pactus Legis Salicae üzerinden incelenmiştir. Böylece hem kaynak azlığından yeterince bilinmeyen Erken Orta Çağ`ın hem de Frank tarihinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlanmaya çalışılmıştır.
Kitaptan
“Orta Çağ Avrupası`nı anlama aşamasında bu metnin seçilmesinin bir diğer nedeni kölelerden, doğuştan özgürlere, kadınlardan çocuklara, hırsızlıktan adam kaçırmaya kadar hayatın pek çok alanına dair yasalar içeriyor olmasıdır. Yasa metinlerinin bir halkın özelliklerini kusursuz şekilde yansıttığı elbette gerçek dışı bir yargıdır. Zira yasaların uygulanıp uygulanmadığı ya da uygulandıysa caydırıcı olup olmadığı hiçbir zaman tam olarak kanıtlanamaz ancak yine de devletin ya da yasa yapıcıların düşüncelerini, halkın yaşayışının nasıl olması gerektiğine dair görüşlerini içermesi açısından son derece önemlidirler.”
Kaynak : İHA