Pan-Afrika Ligi (Umoja) Başkanı, tarihçi, aktivist ve siyasetçi Dr. Amzat Boukari-Yabara, Nijer’de yaşanan son gelişmeleri, Fransa’nın bölgedeki varlığını, Rusya’nın etkisini ve Türkiye – Nijer ilişkilerini İHA muhabirine anlattı. Türkiye’nin Afrika’da ne istediğini bildiğini söyleyen Boukari-Yabara, Nijer’de durumun çok gergin olduğunu ve Fransa’dan kopma durumuyla ilk kez karşı karşıya kaldıklarını dile getirdi. Boukari-Yabara ayrıca üç yıl içinde yapılacak genel seçimler için bir tür geçiş sürecine girildiğini düşündüğünü ifade etti.
Söz konusu darbenin bölge için önemli olduğunu belirten Boukari-Yabara, “Burkina Faso ve Mali iki darbe bölgesi. Bu iki ülke de hem askeri rejim hem de hükümette siviller ile siyasi bir geçiş yaşanıyor. Nijer de aynı türden bir siyasi geçiş sürecine dahil edilmelidir. Batı Afrika’da, özellikle Sahel Bölgesi’nde bir darbe dalgası yaşıyoruz. Bu gruplar ordu tarafından yönetiliyor. Bunlar siyasi gruplar değil. Bunlar anayasal darbeler değil. Anayasal rejimin dışına çıkıyoruz. Bu durum Fransız ve Batılıların terör tehdidi sorununun bir sonucudur. Çünkü Fransa başından beri terörle mücadelede askeri çözümü Sahel’de kullanmaya karar vermişti” açıklamasında bulundu.
Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ile ilgili bir durumun olduğunu hatırlatan Boukari-Yabara, “Çünkü ECOWAS’ta 15 ülke var. Şu anda bunlardan dördü yaptırım altında ve siyasi darbe nedeniyle ECOWAS Ginesi’nin dışındalar. Ayrıca Nijer, Mali ve Burkina Faso da bulunuyor. Şimdi elimizde Muhammed Bazum’un yeniden iktidara gelmesi için savaş çıkarma kararı var. Bu askeri müdahale fikri geçen ay zaten tartışılmıştı ve fikir bir sonraki grubun askeri bir çözüme ulaşması ve bizim de bir fikir birliğine varmamız içindi. Çünkü şu anda ECOWAS başkanlığını Nijerya Devlet Başkanı Bola Tinubu devraldı ama aynı zamanda Nijerya’nın başkanlığını da üstlendi” dedi.
Bola Tinubu’nun, Bazum’u kurtarmak için askeri müdahale çağrısında bulunmaya karar verdiğini hatırlatan Boukari-Yabara, Afrika Birliği ve ECOWAS arasında bir çatışma olduğunu aktardı.
Fildişi Sahili Cumhurbaşkanı Alassane Ouattara’nın 850 ila bin 100 asker için askeri müdahaleye yönelik üç aylık bütçe onayına hazır olduğunun altını çizen Boukari-Yabara, “Senegal’in de diğer ülkeler dışında askeri müdahaleye girişmek üzere olduğunu da görüyoruz. Ayrıca Cape Verde, askeri müdahaleye hazır olduklarını da açıklıyor. Dolayısıyla, ECOWAS örneğinde, ECOWAS’ın liderliği için şu anda ECOWAS’ın şu anki başkanı olan Nijeryalı Devlet Başkanı Bola Tinubu, Fildişi Sahili’nden Alassane Ouattara, Senegal’den Macky Sall ve Nijerya’dan Faure Gnassingbe arasında da bir mücadele var. Dolayısıyla tüm bu liderler çoğunlukla Nijer’deki bu durumdan yararlanmaya çalışan Batılı ülkelerin cebinde” şeklinde konuştu.
“Kararlar için diplomatik müzakereler, diplomatik arabuluculuk yapılmalı”
Boukari-Yabara, Mali ve Burkina Faso’nun Nijer’e bir askeri müdahale olması halinde bunu Mali ve Burkina Faso’ya yönelik bir askeri müdahale olarak değerlendireceklerini hatırlatarak, “ECOWAS’ın askeri müdahalesine karşı Nijer’le birlikte savaşmaya hazırız gibi söyleniyor. Yani Batı Afrika’da oldukça gergin bir durumdayız. Ama bence kararlar için diplomatik müzakereler, diplomatik arabuluculuk yapılmalı. Askeri müdahale ancak çok gergin bir duruma düşersek gerçekleşebilir. Çünkü biz aynı zamanda alternatif arabulucuyuz. Mesela Kuzey Nijerya’nın geleneksel şeflerinden bir heyetimiz vardı, Nijer rejimiyle görüştük. Bu heyeti de ECOWAS’tan alıyoruz, Başkan Bazum’la görüşüyoruz” açıklamasında bulundu.
“Nijer’de Fransa’nın varlığına karşı çok güçlü bir muhalefet var ve genel kamuoyunun Fransa hakkındaki düşüncesi oldukça kötü”
“Nijer’de genel kamuoyunun Fransa hakkındaki düşüncesinin gerçekten kötü olduğunu söyleyebilirim” diyen Boukari-Yabara, şöyle devam etti:
“Nijer, kalkınma ölçeğinde en fakir Afrika ülkelerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu aynı zamanda Fransız kalkınma politikasının Nijer için gerçek bir kalkınma oluşturamamasından da kaynaklanmaktadır. Bu arada Fransa uranyum için Nijer’de. Uranyum, Fransa’nın nükleer gücüne katkıda bulunan stratejik bir mineraldir. Fransa uranyum konusunda dünyanın bir numarasıdır. Bu mineral Nijer’den çıkarılıyor. Nijer halkı da uranyumdan faydalanamadı. Dolayısıyla, Fransa’nın Nijer’i kendi doğal kaynakları için kullanmasına ve bundan faydalanmamasına ilişkin ekonomik hayal kırıklığının sonuçları insanları gerçekten zorluyor. Öncelikle Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Nijerli kadınlara yönelik çok ırkçı söylemleri var. Birkaç yıl önce Nijer’in az gelişmiş olduğunu açıklamıştı. Kadınların rahmi yüzünden. Nijer’deki kadınların çok fazla bebek yaptığını ve çok fazla bebek yaptıkları için Nijer için gerçek bir gelişme elde etmenin imkansız olduğunu söylüyor. Yani bu tür ırkçı söylemler, bu tür son derece sömürgeci ve ataerkil söylemler Nijer’deki insanlar tarafından gerçekten takdir edilmiyor. Nijer devlet başkanı eski Mahamadou Issoufou ve sonuncusu Muhammad Bazum devrildi. Onlar Nijerlileri, Fransız kuklaları olarak görülüyorlar ve gerçekte halkın iradesinin ifadesi değiller. Dolayısıyla Nijer’de Fransa’nın varlığına karşı çok güçlü bir muhalefet var ve genel kamuoyunun Fransa hakkındaki düşüncesi oldukça kötü. Halk Fransa’dan bıktı.”
“Darbeden dolayı kuzeye göç etkilendi”
Nijer’de yaşanan darbenin Afrika’da göçü etkileyeceğine yönelik soruyu yanıtlayan Boukari-Yabara, “Nijer’deki darbe, Sahraaltı halklarının Afrika’dan kuzeye göçünü etkiledi. Bilmemiz gereken şey, Nijer’in aynı zamanda Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya göçün kontrolünde de merkezi bir nokta olduğudur. Avrupa Birliği’nin yaptığı bir kontrol noktasıydı. Yani Nijer’de Avrupa Birliği’nin göçle ilgilenen bir ofisi vardı. Göçmen meselesi Tunus için hayati önem taşıyor çünkü burası aynı zamanda siyah Afrikalıların Kuzey Afrika’dan kovuldukları ülke. Resmi olmayan bir tür ambargo nedeniyle sınır kontrolümüz altında. Sınırların kapatılması ECOWAS ülkelerini de ilgilendiriyor” dedi.
“Şimdi üç yıl içinde yapılacak genel seçimler için bir tür geçiş sürecine girdiğimizi düşünüyorum”
Nijer’in tarihinde birçok olayın yaşandığını fakat sonuncusunun ilginç olduğuna dikkati çeken Boukari-Yabara, “İlk kez Nijer’de Fransız hegemonyasına karşı mücadele girişimlerini gördük. Nijer’deki Fransız askeri varlığının yanı sıra bu ülkedeki Fransız çıkarlarına da karşı bir suçlama var. Nijer’deki durumu Burkina Faso ve Mali’deki durumla ilişkilendirmek gerçekten önemli. Çünkü Fransızların askeri açıdan küresel kontrolü ele geçirdiği Sahel bölgesinde bir bölgedeyiz. Ama Fransa Mali’den kovuldu, Burkina Faso’dan kovuldular ve Nijer’deki askeri üslerini yeniden faaliyete geçirmeye karar verdiler. Ancak şimdi Nijer’de Fransız askeri varlığının çekilmesi çağrısında bulunan bir hareket var. ECOWAS heyetimiz daha iki gün önce eski başkan Bazum’la görüşmüştü. Şimdi üç yıl içinde yapılacak genel seçimler için bir tür geçiş sürecine girdiğimizi düşünüyorum. Abdourahamane Tchiani, üç yıllık bir geçiş olacağını açıklayan bir konuşma yaptı. Nijer’in anayasasını değiştirmek ve Nijer’de yeni bir siyasi rejim benimsemek için. Ama hala askeri müdahale tehdidi altındayız. Dolayısıyla durum oldukça gergin. Ve bu durumun bundan sonraki gelişimi konusunda dikkatli olmalıyız” diye konuştu.
“Nijer’deki Rus varlığı aslında pek önemli değil”
Rusya ve Wagner’in Nijer’de yaşananlarla bağlantısı hakkında konuşan Amzat Boukari-Yabara, “Nijer, Mali ya da Burkina Faso gibi güçlü bir devrim yaşayan bir ülke değil. Nijerya örneğinde, çok ilginç bir lidere sahip olsak da aslında durum böyle değil. İlk kez eski sömürgeci güç Fransa’dan kopma durumuyla karşı karşıyayız. Siyasi ve diplomatik olarak konuşan Vladimir Putin, anayasal düzene saygı gösterilmesi çağrısında bulundu. Bu diplomatik bir çağrıdır çünkü bu durumda hiçbir devlet başkanının darbeyi tanıması mümkün değildir. Ancak bu arada Nijer’de çok sayıda Rus bayrağı gördük. Fransa’nın Batı Afrika’da hegamonik olduğu dönemde çok sayıda Fransız bayrağının bulunduğunu da hatırlatmamız gerekiyor. İnsanlar Fransız ya da yeni sömürgeci güçler tarafından para ödenen Fransız bayrağı sallıyordu. Nijer’deki Rus varlığı aslında pek önemli değil çünkü Nijer’de, Afrika’nın en büyüğü olan ABD’nin askeri insansız hava araçları, üsleri var. Ayrıca bin 500 Fransız askeri var ve bunların çoğu da komşu ülke Çad’da bulunuyor” ifadelerini kullandı.
“Türkiye Afrika’da ne istediğini biliyor”
Türkiye’nin Sahel’de iyi bir tanıtım yaptığını vurgulayan Boukari-Yabara, şunları söyledi:
“Birkaç yıl önce Niamey’de bir konferans yaptığımı hatırlıyorum. Nijer’deki Türkiye Büyükelçisi de oradaydı. Seyirciler arasındaydı ve ana konuklardan biriydi. Sanırım kendisi bu konferansta hazır bulunan tek yabancı büyükelçiydi. Dolayısıyla Türkiye’nin bölgede çok etkili olduğunu düşünüyorum. Nijerli öğrencilerin de İstanbul’da, Ankara’da ve Muğla’da Türkiye üniversitelerinde eğitim gördüklerini biliyoruz. Türkiye ile Nijer arasında, Batı Afrika ülkelerinin çoğunda ekonomik olarak, siyasi olarak, diplomatik olarak yükselişte olan bir iş birliğimiz var. Türkiye Nijer’de bulunmaktadır. Kazan-kazan, ortaklık ihtimalinin olduğunu düşünüyorum. Kazan-kazan ilişkisi Türkiye’nin Afrika politikasıyla gerçekten çok iyi anlatılıyor. Bu arada Afrika’nın da yeni jeopolitiğin merkezini nasıl anlaması gerektiği konusunda eleştirel olmamız gerekiyor. Gençliği ve beyni için Afrika’nın doğal kaynaklarını, pazarlarını, pazarlarını arayan birçok yabancı gücün Afrika çıkarlarının yeni bir şekilde yeniden yapılandırılması gibi. Bu, Nijer ve diğer Batı Afrika ülkelerinin Türkiye’den ne beklediğiniz konusunda Türkiye ile net bir siyasi ilişki geliştirmek gerekiyor. Türkiye Afrika’da ne istediğini biliyor.
Ancak Türkiye’den ne istediğinizi ve Türkiye’den ne istemediğinizi net bir şekilde söylemek gerekirse, hepsi bu ilişkileri güçlendirmek istiyor. Bu ilişkiler aynı zamanda sivil toplum için de geçerli olmalıdır. Afrikalı öğrencilerle Türk öğrenciler arasında değişim olmalı. Bunun, Nijer veya diğer Afrika ülkeleri ile Türkiye veya Afrika dışındaki herhangi bir ülke arasında eşit ilişki olması gerektiğini düşünüyorum. Bu durum eski Fransız sömürgeci gücünün reddedilmesiyle ortaya çıkmıştır. Afrika’nın, Türkiye dahil dünyanın geri kalanıyla ilişkilerinde yeni bir zemin oluşmasına yol açması gerekiyor.”
Mevlüt İşli – Mustafa Cenik
*İHA*