Son zamanlarda mantar enfeksiyonu vakalarında artış yaşandığını belirten Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan Engin, “Mantar enfeksiyonlarında bir artış var, son dönemlerde özellikle gövde, genital bölgeye yerleşen mantarlarda bir artış, tedaviye direnç söz konusu. Hem gelen olgu, hasta sayısı fazla, yeni tanımlanan 1-2 tip var, yükseliş bununla ilgili olabilir. Tırnak mantarını daha ileri yaşlarda görüyorduk, biraz daha gençlerde de görmeye başladık. Kepekli, kızarık olması, sedef, egzamayla karıştırılabilir, aileden birinde olduğunda diğerlerine çok rahat bulaşabiliyor. Tüm vücuduna dağılabiliyor, uzun süreler, yıllarca devam ediyor mutlaka uygun tedavi gerekiyor” dedi.
Mantar enfeksiyonu, ciltte saç, ayaklar, tırnakta, genital bölge gibi noktalarda görülürken kaşıntı, pullanma, kırmızı döküntüler gibi türüne göre birçok belirtiyle kendini gösterebiliyor. Uzmanlar, nemli ve sıcak ortam etkeni, hijyen eksikliği gibi nedenlerle hastalığın olabildiğini söylerken İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan Engin de son dönemde mantar enfeksiyonu vakalarında artış olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Engin, geçmişte ileri yaşlarda görülen mantarların gençlerde de görüldüğünü ve vakalarda direnç meydana geldiğini belirterek uyarılarda bulundu.
Mantar enfeksiyonuna ilişkin bilgiler veren ve bir artış olduğunu söyleyen Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Burhan Engin, “Mantar enfeksiyonu deride yüzeyel olarak görülen, vücudun her yerini etkileyebilen, saçta, deride, gövdede olabilen, ayaklarda görülebilen, genital bölgeyi de etkileyen, kızarık, kepekli döküntülere verdiğimiz ad. Deride de sık gördüğümüz bir tablo örneğin; ayak mantarı aslında toplumda çok yaygın olarak görülüyor. Diğer mantarlar da günümüzde bir artma eğiliminde diyebiliriz. Son dönemlerde özellikle gövde, genital bölge, kasıkta yerleşen mantarlarda bir artış, tedaviye bir direnç söz konusu olduğunu görüyoruz. Hem gelen olgu, hasta sayısı fazla. Yeni tanımlanan 1-2 tip var, biraz yükseliş bununla ilgili olabilir, yurt dışında da ABD’de de bu tanımlandı. Örneğin; indotineae adını verdiğimiz bir tip yeni tanımlandı. Mevcut olan mantarların da mevcut tedavilere bir direncinden de bahsediliyor çünkü hastalar geldiğinde de aslında lokal tedavi, sürme ilaçlar, oral olsun bunları kullanmış olarak geliyorlar. Bu ilaçlara karşı da bir direnç olduğundan bahsedebiliriz. Daha çok döküntüyle geliyorlar, mantarda biz o döküntüyü görüyoruz. Vücutta kızarık, üzeri bazen hafif kepekli, hafif sulantılı vücudun farklı bölgelerinde yuvarlak, lezyon oluşturan tarzda durumlar. Bunlar genital bölgede, alt ekstremite dediğimiz bacak bölgesinde, gövdede olabiliyor. Özellikle nemli, terli, kapalı bölgelerde daha çok görüyoruz. Derinin nemli kalan bölgelerini özellikle seviyor, örneğin; ayakta yerleştiğinde parmak aralarında görüyoruz çünkü o bölgeler kapalı ve nemli olarak görülüyor. Kasıklarda görüyoruz, son dönemde de gövdede özellikle gövdenin nemiyle bağlantılı olarak daha çok gövdede lezyonları dirençli bir şekilde görebiliyoruz” dedi.
Sözlerini sürdüren Prof. Dr. Engin, “Bahsettiklerimiz yüzeyel mantar enfeksiyonu, bir de derin mantar enfeksiyonları formaları var. Yüzeyel mantar enfeksiyonlarında bir artış var, derin olanlar biraz daha özel grubu oluşturuyor. Bunlar daha çok immünsüpresif, bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde görüyoruz. Şu an toplumda gördüğümüz immün sistemi normal olan ama daha çok bulaşan yüzeyel mantar enfeksiyonları. Mantar enfeksiyonu aslında doğrudan çok gıdalarla ilgili değil, burada tabii ki bazı faktörler önemli. Ayak mantarı olduğunda bunun tedavisi çok ihmal ediliyor, tırnaklarda mantar olabiliyor, kalınlaşma, renk değişikliği olabiliyor. Bunlar uzun süreler, yıllarca devam ediyor. Örneğin; tırnak mantarını daha ileri yaşlarda görüyorduk ama günümüzde biraz daha gençlerde de görmeye başladık, mutlaka uygun bir şekilde tedavileri gerekiyor çünkü tedavi olmadığında yıllar boyunca devam edebiliyor ve diğer bölgelerdeki mantar gelişimini de etkileyebiliyor. Sadece mantarı tedavi etmek değil, ortamını da tedavi etmek gerekiyor. Nemin, sıcaklığın, maserasyonun artması önemli, bu faktörlerin de giderilmesi mantar enfeksiyonunu eradike etmekte önemli. Dirençli olan gövde ve genital bölge mantarlarında bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar, kullanılan ilaçlara da biraz dirençli gibi duruyor çünkü bize geldiğinde hastalar birçok ilaç kullanmış oluyor. Kepekli, kızarık olması, sedef, egzemayla mutlaka karıştırılabilir hatta bazı kişilerden biyopsi de alabiliyoruz. Çoğunlukla sürüntü yapıyoruz, o sürüntüde mantar enfeksiyonu var mı diye bakıyoruz. Burada ayırıcı tanı için özellikle sürüntü aldırıyoruz, fakültede çok güzel yapıyoruz. Mantarda aile tedavisi önemli çünkü aile fertlerinden birinde olduğunda diğerlerine çok rahat bulaşabiliyor, ikincisi ise derideki ortam önemli. Özel ilaçlar kullanmaları gerekiyor, çok da geciktirmeden eğer devam ediyorsa biraz daha büyük ünitelerde mikrobiyoloji ile koordineli bir şekilde mantarın çeşidini tespit edip uygun olan ilaca ulaşmaları uygun olur. Yayılabiliyor, tüm vücuduna dağılabiliyor, hastayı tabii ki çok rahatsız ediyor, kaşıntılı olabiliyor. Hastanın görselini çok etkiliyor, aile bireylerine bulaşabiliyor; bu açıdan hastalar çok etkileniyor” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA